medyum
Reklam
Reklam
Reklam
BÜLENT KESKİN

BÜLENT KESKİN

[email protected]

HOŞÇA BAKTIN MI ZATINA?

22 Kasım 2021 - 01:03

Başlığı okuduğunuzda “Bu da ne demek şimdi?” diyenleriniz olmuştur sanırım. Ben de aslını yani beyitte geçtiği haliyle “Hoşça bak zatına” şeklinde okuduğumda farklı bir anlama mı geldiğini merak etmiştim. Yazdığım başlığın aslından farkı benim soru haline çevirmem yalnızca! Uzun zaman önce Beşir Ayvazoğlu’nun “Kuğu’nun Son Şarkısı” isimli eserini okuduğumda; Şeyh Gâlib’i, yaşadığı zamanı, Hüsn-ü Aşk’ı, divan şiirinin son parıltılı noktasını merak edenlerin bu kitabı muhakkak okuması gerektiğini düşünmüştüm. Kendi kendime de kızmıştım o zaman; neden bu kitabı daha önce okumadım diye! Orada görmüştüm, o zamanlarda belki de sıkça kullanılan bu temenni içeren cümleyi. Şimdilerdeki karşılığı ise galiba kısaca “Kendine iyi bak” şeklinde…

İnsan kendisine ne kadar bakabilir? Bakmaktan kastedilen ne olduğunun farkına varmak için gayret sarf etmesi midir, yoksa görünen anlamıyla yemesine, içmesine, oturmasına, kalkmasına, sağlığına, sıhhatine, hâline, hareketine dikkat etmesi midir? İnananların herhangi bir kişiye kendine iyi bak demesi, hâlini anla, bilmediklerini keşfet, hayat serüvenini algıla anlamına geldiği gibi birbirini sevenlerin kendine iyi bak demesi muhakkak ki her ne hâl olursa olsun her biçimde yani gerek bedenî gerekse de ruhî açıdan “kendine dikkat et” iması taşımaktadır sanırım. Kaybetmek, yitirmek korkusu da olabilir bu sözün arkasında çünkü sevenlerin en büyük korkusu sevdiklerini kaybetmek üzerinedir. Daha fazla irdelemeyeyim, gerisi siz değerli okuyucuların anlayışına kalsın isterseniz. Çünkü farklı anlayışlar ortaya çıkacaktır ki bu değişik bakış açıları insanı güzelliklere götürdüğü gibi birtakım çatışmalara da sebep olabilir.
Herkesin sıkça duyduğu “Âh minel aşk” sözü vardır. Kitaplara isim olmuş, her ne kadar gönüllerde gizlense de hat levhaları yapılarak duvarları süslemiştir yüzyıllardan beri ve süsleyecektir de. Kuğunun Son Şarkısı kitabında belirtildiği üzere bu söz Şeyh Gâlib’in bir terci-i bendinde vasıta beyti olarak kullandığı Arapça bir beytin ilk mısraından alınmıştır.
“Âh mine’l aşkı ve hâlâtîhî
Ahraka kalbî bi harârâtihî”
(Âh, aşkın elinden ve onun hâllerinden; ateşiyle kalbimi yaktı, yandırdı…)
İsmini duyduğunda gündüz vakti sanki zifiri karanlık bir gecede kalmış gibi yolunu kaybeden, yaşadığını düşündüğü şehrin sokak taşlarında ayak izlerini arayan, varsa şayet elinin değdiği birkaç nesneyi, mesela bir kâğıt parçasını yahut herhangi alelade bir şeyi en müstesna yerlerde, gözlerinin buğulu halini gözlerinin içinde saklayanlar, kalplerinde gizledikleri ve günbegün artan odla yaşamaya çalışanlar ne kadar hoşça bakar zatına, işte bunu kim bilebilir ki?
Bu yazıyı da başlığı yazmama sebep olan Şeyh Gâlib’in şu güzel beytiyle nihayetlendireyim.

“Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen”
(Kendine iyi bak ki sen âlemin özüsün,

Sen varlıkların gözbebeği olan insansın.)

Şairlere ahenkle ve binlerce kelime içerisinden yalnızca bazılarını kullanarak muhteşem mısraları yazdıran aşksa, bana bu eğri büğrü satırları karalatan nedir ki?

YORUMLAR

  • 0 Yorum