Yörük, “yürüyen”, “göçen”, “göçebe” veya “yarı göçebe” olarak yaşayan insan demektir. Terimin ilk anlamı göçebe yaşayış tarzı ile ilgili olsa da zamanla “göçebe” yaşayıştan ayrılmış, toprağa bağlanmış, köylüleşmiş, hatta kentlileşmiş insanların bir bölümü, atalarının yaşayış biçiminin adı olan “Yörük” sözünü kendilerine sıfat olarak kullanmaya devam etmişlerdir.
Yörüklerde Kadının Yeri
Yörüklerin yaşamında kadının önemli bir yeri vardır. Çadırın yönetimi evin en yaşlı kadınınındır. Kadın evin direğidir. Çocuğu doğuran besleyip, büyüten kadın konuğu ağırlar, kilimi, çadırı, heybeyi, kolanıkadın dokur. Keçeyi kadın pişirir. Hayvandan sütü kadın sağlar. Üzerlerine giyilen giysiyi kadın diker. Keçiden koyundan kırkılan yünü, kılı o temizler, eğirir boyar birbir renkli motife dönüştürür. Çadırda dumanı tüttürür, ekmek, aş yapar. Sözün özü, Yörük kadını beş parmağında beş hüner, üretkenliğin, sevginin vefanın eşsiz bir örneğidir.
Yörükler tutucu insanlar değildir. Kadın, erkek dağda, bayırda rahatça konuşurlar. Genç kız, genç delikanlı ile birlikte koyun, keçi otlatmaya giderler. Kaçma, göçme olayına pek sık rastlanmaz, kimsenin numusuna leke gelmez.
Dün çadırlarda yaşayan Yörükler özellikle son yüzyıllarda büyük oranda yerleşik düzenede geçseler o anaerkil kültürleri devam etmektedir. Ben kendi ailemden akrabalarımdan bahsedecek olursam belki 400 yıldır yerleşik düzene geçilmişde olsa anneannemin ve babaannemin sağlığında tüm büüyklerimize yön verenler olduğunu çok iyi hatırlıyorum ve onların yetiştirdiği ebevdeynlerimiz aynı yaklaşımları daha da güçlendirerek devam ettirmişler bizlere de aktarmışlardır.
Antalya/Aksekili Kadınlarımız
Evet bir Yörük Türkmen diyarı olan ve kadim yörük kültürünü yaşatan meleketim Antalya/Akseki’de son seçimlerde bir kadın aday olan İlkay Akça Akseki Belediye Başkanı oldu. Onu tebrik eder, başarılı çalışmalarının devamını dilerim. Unutmamalıyız ki, onun kazanmasında Aksekili erkeklerimiz ve de özellikle kadınların canla başla çalışmaları vardır.
Seçim Çalışmaları ve Mudanyalı Kadınlarımız
Tıpkı memleketim Akseki gibi Mudanya belediye başkanlık seçim sürecinde dikkatimi çeken en önemli şey, bana göre tüm partilerin kadın kollarının aktif biçimde çalışmasıydı.
Ve özellikle de başkan seçilen Sn. Deniz Dalgıç’ın seçim çalışmalarına oldukça aktif katılım sağlayan ve ev, ev dükkan, dükkan dolaşan Mudanyalı kadınlarımızın olağan üstü çabasını takdir etmemek mümkün değildir. Saha çalışmalarına katılan tüm partilerden kadınlarımızı kutluyor ve tebrik ediyorum.
Milli Mücadele Yılları ve Konyalı Kadınlarımız
Osmanlı hükümetinin imzaladığı teslimiyet antlaşması Mondros ile İngilizler Konya tren istasyonunu kontrol etmek ve İtalyan birliğine öncülük etmek üzere 80 kişilik birlik gönderir. Antalya, Burdur ile birlikte Konya’yı 1600 İtalyan askeri İşgal eder ve bu işgal bir yıl sürecektir.
İtalyan Askerleri Konya merkezde gruplar halinde gezmekte, halkı aşağılamakta ve taciz etmektedirler. Nitekim Şirin Hanım Çeşmesinden su içmek isteyen bir kadını taciz edeler. Üzerine su atarlar. Bu sırada bir genç palasını çıkartarak askerlerin üzerine yürür, askerler oradan uzaklaşırlar genci valiliğe şikayet ederler. Fakat genç korunmak için Muhacir Pazarında bulunan Söylemez Konağı tarafındaki Konya Kuvay-i Milliyecilerin tarafına kaçar.
Esasında Ege, Marmara ve Trakya’ya çıkmamak üzere çöken işgalciler iç bölgelerde halkı galeyana getirmemek adına halkı katletmektense, pasif kalarak uyutmayı ve sadece gözünü korkutmayı önemserler. İzmir işgalinde ilk gün dahi çok büyük katliamların yanında Konya gibi iç bölgelerde daha dikkatli davranırlar.
İtalyan karargahı Mezun olduğum Konya Gazi Lisesidir. İtalyan askerleri bu olaydan sonra çoğunlukla Rum ve Ermenilerin çoğunlukta olduğu Çiftemerdiven mahallesi ve çevresinde dolaşmaya başlarlar. Müderris Sivaslı Ali Kemalî Efendi’nin Konya Kuvay-i Milliye örgütlenmesinde rolü büyük olur.
İtalyanlara karşı miting fikri ilk ondan çıkar. “Koca Konya 1600 İtalyan’a boyun eğerse bu vatan nasıl kurtulur?” diyerek hareketin ateşini yakar. Konyalı kadınlar, “Anadolu Kadınları Müdafa-i Vatan Cemiyeti”nin Konya Şubesi”ni kurarlar. Ve Konya’da büyük bir “Kadınlar Mitingi” yapılmasını sağlarlar.
8 Ocak 1920’de 5 bin Konyalı kadın, (1923’te şehrin merkez nüfusu 53 bindir) şehitler için Şerafettin Camii’nde mevlit okutur Alaaddin Tepesi’nde miting ve konuşmalar yapar, işgalci güçlerin komutanlıklarına telgraflar çekerler. Yabancı devletlere de protestolarını ulaştırırlar. Bu arada Mondros teslimiyet antlaşması için Mustafa Kemal Paşanın’da etkisiyle tüm Anadolu yerleşim birimlerinden saraya protesto telgrafları çekilir. Ve en çok protesto telgrafı Konya/Seydişehir İlçesinden çekilir. Ve yurdun her yerinde protesto mitingleri yapılırken diğer taraftan İngiliz ve Osmanlı hanedanının organize etiği karşı iç isyanlar, Kuvay-ı Milliye hareketi ile bastırılır.
Kadınlar Neden Önemlidir?
Aydınlanma ve sanayileşme devrimini Anadolu insanına göre en az 200 yıl önceden başlatan batı toplumlarından da önce Türk kadının seçme ve seçilme hakkının kazanmasında en temel faktör, kadın merkezli ana erkil özellikler taşıyan Yörük Türkmen kültürü etkisidir.
Yani Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Çanakkale ve Milli Mücadele yıllarında her alanda oldukça aktif katılım sağlayan Türk kadınının zaten var olan ve öne çıkan potansiyelinin önündeki engeli kaldırmıştır.
Kadın önemlidir, çünkü milli mücaadele sonrası hedeflenen çağdaş, demokratik ve laik bir cumhuriyet rejiminin inşasında en temel güç, yine kadınların aile hayatından başlayarak toplumsal yaşamın her alanında kendini göstermesini sağlayan özgüveni ve öz saygısı olmazsa olmazımızdır.
Bugün laiklik sayesinde var olmuş ancak laikliği dinnsizlk olarak tanımlayan, küreselcilerle kol kola yol almaya çalışan çoğu kripto, birbirini şirke girmekle suçlayan, kendinden menkul orta çağcıların hedefinde kadınların olması boşuna değildir.
Kadın özgürse ve güçlüyse ve toplumsal yaşamın her alanında çok daha fazla yer alıyorsa, çağdaş demokratik laik bir Türkiye Cumhuriyeti rejimine giden yolda karşı devrim sürecinde ne kadar geri de gidilse her zaman bir umut var demektir.
Dikkat edin ki muhafazakarda olsalar liberal de olsalar yani dünya görüşleri, giyim ve yaşam tarzları ne olursa olsun, kadınlarımız çoğunlukla erkeklerle yan yanadırlar; eşleriyle el eledirler ve birbirlerine son derece saygılıdırlar. Bu tabloyu kültürümüzü yansıtan kadın erkek yan yana folklorümüzde ve çalışma hayatımızın her alanında gözlemleriz.
YORUMLAR