Reklam
Reklam
Reklam
BÜLENT KESKİN

BÜLENT KESKİN

[email protected]

Kadınlara Dair…

07 Mart 2022 - 00:21


Öncelikle belirtmeliyim ki bu yazının 8 Mart ile ilgili herhangi bir ilgisi yok! Yani; Dünya Kadınlar Günü için değil, sadece kadınlar için yazıldı!
Kadınlar ve erkekler insanlık tarihi boyunca birbirlerine eş olmuşlardır. Kadınlar, yaradılışları gereği erkeklerden daha güçsüz olmalarından dolayı bazı dönemlerde kötü muamelelere tabi tutulmuşlardır. Sırf erkekler tarafından değil kadınlarca da alınıp satılabilen bir meta olarak görüldükleri, yalnızca köle olarak bir takım işleri yapmak zorunda bırakılarak hayatlarını sürdürebilmelerine imkân tanındıkları zamanlar az değildir. Bugünkü tarih bilgimize göre Eski Roma ve diğer topluluklarda, Cahiliye döneminde Arap Yarımadasında hürriyeti yanında yaşama hakkı bile olmayan varlıklar olarak görülmüşlerdir. Düşünün ki kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesi kelimelerle ifade edilemeyecek büyüklükte bir vahşettir. Peygamber Efendimizin nübüvvetinden sonra ise Arap Yarımadasında ve İslamiyeti kabul eden topluluklarda kadınlar olması gereken saygınlığına ulaşmaya başlamışlardır. İnanç hürriyetinin olmadığı bir topluluktan Rabia-tül Adeviyye gibi kadın velilerin olduğu bir zamana geçilmiştir.  
Birçok millet kadınlara hak ettiği saygıyı göstermese de Türkler açısından tarih boyunca durum onlardan farklı olmuştur. Dünyada kadınlara saygı ve hak ettikleri değeri gösteren yegâne millet Türklerdir. Bu saygı öylesine içten ve hayatın içerisindedir ki hatta dilden dile anlatıla gelen destanlarda, masallarda, hikâyeler de bile göze çarpmaktadır. Türk topluluklarında kadınlara; mümkün olduğunca her türlü eğitim verilmeye çalışılmış; aynı çağlarda yaşayan diğer topluluklardan farklı olarak ata binmek, ok atmak, kılıç kullanmak gibi genelde erkeklerin yapabildikleri birtakım zor ve meşakkatli meziyetler bile öğretilmiştir. Kitab-ı Dede Korkut’u okuyanlar Bamsı Beyrek ile Banuçiçek hikâyesini hatırlarlarsa yukarıda saydıklarımı daha iyi anlayacaklardır. Tabii ki burada verdiğim örnekler iyi olanlardır, muhakkak ki kişi nispetinde kötülükler olmuş ve hâlâ da olmaktadır. 
Kadınların önemi aslında insan hayatının her safhasında gizlidir. İnsanların bir anne ve babası olsa da hamilelik döneminden itibaren en fazla meşakkat çekenler anneler, yani kadınlardır. Çocukları dünyaya geldikten sonra onları besleyen, büyüten varlıklar da annelerdir. Erkeklerin birtakım vazifeleri olsa da çocuklar üzerinde en fazla gayret ve ihtimam annelere aittir. Tabii ki bazı istisnai hâller olabilirse de genel geçer kaide budur. Çocukları bir hamur gibi şekle sokan ve birçok şeyi öğretenler yine kadınlardır. İnsan hayatında kadın o kadar önemlidir ki mümkün olabildiğince en üst seviyede eğitim ve öğretime tabi tutulması bence en büyük yükümlülüktür. Şöyle bir düşünün annelerimiz, ablalarımız, kız kardeşlerimiz, kızlarımız, âşık olduklarımız, bizlere âşık olanlar hep kadınlardır. İnsanların geçmişini şekillendiren, geleceğinin de biçimlenmesindeki en önemli etken olan kadınların her manada yükselmesi ve ilerlemesi insanlığın da mutlak olarak ilerlemesi anlamına gelir. Kadınları alçaltmak ise bir milletin maruz kalabileceği en kötü hâldir. Dünya üzerinde beşeriyetin en düşük olduğu bölgeler; kadınların cahil bırakıldığı, alelade bir meta olarak görüldüğü, ahlâk ve namus kavramlarının olmadığı yerlerdir. Kadınları ahlâk yoksunu haline getirmek veya basit birtakım işler içerisine hapsetmek, onları ve dolayısıyla da beşeriyeti alçaltır. 
            Birbirlerinin tamamlayıcısı olarak yaratılmış kadın ve erkeğin bunun idrakinde olması ve her iki dünyalarını da güzelliklerle doldurmaları temennisiyle…
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum