Reklam
Reklam
Reklam
Kürşad TUNCALI

Kürşad TUNCALI

[email protected]

UYAR, CANSEVER, YÜCEL...

08 Ağustos 2022 - 00:12

Şiir okurları, edebiyat ve sanat severler için yılın her ayı ve her bir gününün ayrı ayrı birer anlamı vardır. Her bir ay ve gün; sevdikleri, takip ettikleri ve hayatlarına bir şekilde şiirleri, kitapları, yazıları ve eserleri ile dokunmuş şair, yazar ve sanatçıların doğum ya da ölüm gününe tekabül eder. Bir süredir köşemde her ayın ilk haftasında ben de bu gün ve kimselere yer vermeyi adet edindim ki hala bizleri etkileyen ya da artık aramızda olmayan bu şairleri, şiirleri ve kitapları okundukça yaşatır, sanatlarını anılmak ayakta tutar. Ben de doğum günleri ağustos ayında olan dört büyük şairi, sırasıyla şiirlerinden örneklerle selamlamaya ayırdım...
          4 Ağustos Turgut Uyar’ın, 8 Ağustos Edip Cansever’in, 21 Ağustos Can Yücel’in, 29 Ağustos Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın doğum günleri. Can Yücel’in vedası da bu ayda; 12 Ağustos. Yaşamdan bu ayda ayrılan bir başka şair Ahmet Erhan… Bu bilgiler bilenler için eski, bilip unutanlar için hatırlatıcı, uyarıcı, bilmeyenler için öğretici olabilir tabi. Okurlar ile şiir okurlarını sinema izleyicisi ile tiyatro seyricisi gibi ayırarak ya da hiç ayırmadan yapalım bunu. Her şeyden önce anma, selamlama ve saygılarımızı sunmak amaç. Okurun şiire katkısına, emeğine, çabasına, hatırasına saygı duyduğu şair-yazarla ilgili yapabileceği yegane şeyin başında elbette ki o şiirleri okuması ve anması vardır. 
          Turgut Uyar ile başlayalım o halde. Doğum günü 4 Ağustos idi. Her zamanki gibi biyoğrafiye girmeden küçün bukleler halinde şiirlerinden örnekler vererek. 
''Sonbahar geldi hüzün
İlkbahar geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi dünyanın
Bazen yaz ortasında gündüzün
sevgim acıyor
Kimi sevsem
Kim be ni sevse
Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filan da gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar'' 
(Acıyor/Turgut Uyar)
          Ağustos ayında doğan ve bu vesileyle selamlayacağımız bir başka şair Edip Cansever. Okuyalım:
''Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.''
(Yerçekimli Karanfil/Edip Cansever)
          Can Yücel’i “Hayal Oyunu” şiiriyle selamlıyoruz:
''“Ellerindi ellerimden tutan
Ellerimdi ellerinden tutan…
Bıraktığı anda ellerimiz ellerimizi
Gökyüzüne vuracaktı gölgeleri ellerimizin
Kimbilir kaç martılar halinde

Bir masada karşı karşıya
Seyrederken dudaklarını senin
Dile gelmiş ilk Türkçeydik
Henüz başlamış kül rengi bahar
Ne savaş, ne barıştık biz…
Bu dünyaya yeni gelmiş bir diyar
Manolyaya gece konmuş kumrular”
          Doğum günlerini bahane ederek selamladığımız şairlerin nezdinde Türkçe şiire yer ve varlık, derinlik ve genişlik kazandırma uğraşında öncülük etmiş, yol açmış, yol göstermiş, yoğun emek ve çaba harcamış tüm şairlere saygılarımızı sunuyoruz...

YORUMLAR

  • 0 Yorum