SÜLEYMAN BADEMCİ

SÜLEYMAN BADEMCİ

[email protected]

GÜNÜMÜZDE KADINA ŞİDDET VE İNSANLIK TARİHİNDE KADININ YERİ VE ÖNEMİ

24 Şubat 2025 - 00:03

İncelediğimizde  geçmişte yaşanan kadına bakış açısını okuduğumuzda bu günün kadınlarıyla arasında bir fark görebilecek miyiz, acaba Türk Milleti olarak çözüm noktasının birazda Tarihi sürece baktığımızda millet kodlarımızın içinde gizli olabileceği ihtimalini göz ardı etmiş olduğumuzu idrak edebilecek miyiz?

Eski Roma dönemine baktığımızda, egemenliğin erkeklerin tek elinde olduğunu görüyoruz. Bu dönemde erkekler kadınlarını dövme hakkına sahipti. Ancak; zina, sarhoşluk gibi istisnai durumlarda erkekler, eşlerini öldürme hakkına sahipti.

İngiltere yasaları erkeklere, eşlerine fiziki işkenceler uygulama hakkı veriyordu.

19. yüzyılda ABD’de kadını ikinci plana iten uygulamalar yapılmaktaydı.

1800’lü yıllarda, bir tekstil fabrikasında çalışan kadın işçiler, çalışma koşullarının daha insani olması gerektiğini düşünerek bir grev düzenlemişlerdir. Ancak, fabrikada çıkartılan bir yangın ile kadın işçiler yakılarak öldürülmüştür. Bu kadın hareketi ile Dünya Kadınlar Günü gündeme gelmiştir.

Araplarda ise, İslamiyet öncesinde para ile satın aldığı kadınları bir zevk oyuncağı olarak kullanırlardı. Usandıklarında ise yine para karşılığı kadın simsarlarına satarlardı. Kadın simsarları da, kurdukları çadır genelevlerinde para karşılığında kadın kölelerini erkeklere pazarlarlardı. Bu hal 571 yılına kadar devam etmiştir. Ancak, 610 yılında Arap topraklarına İslamiyet indiğinde, İslam Peygamberi Hz. Muhammed, (s.a.v) bu gayriinsanî durumu ortadan kaldırmıştır. Savaşlar, açlık ve kıtlık sebebiyle ortada kalan kadınlar, bu uygulama ile insan olduklarının farkına varmışlardır. Erkek sayısının az, kadın sayısının çok olduğu bu dönemde, İslam Peygamberi, erkeklerin birden fazla kadın ile evlenebileceğini bildirdi. O dönemin şartlarında bu uygulama ile nikâh altına giren kadınlar, hiçbir şekilde istismar edilemedi. Evlilik yoluyla kadınların hak ve hukukları teminat altına alında… Ne acıdır ki; o dönemin şartlarında uygulamaya konulan çok eşle evlilik anlayışı, günümüze kadar İslam’ın şartıymış gibi kabul edildi. Esasında İslam, tek evliliği savunan bir dindir.
 

Türk Dünyasında kadına verilen önem noktasında inceleme yaptığımızda ise, Göktürklerden başlayarak kadına değer ve itibar noktasında gerek devlet yönetiminde Kağana vekalet etmesi ve söz sahibi olması; İslamiyet le birlikte TÜRK-İslam kutsiyeti içinde yaradanın bir lütfu olarak görülmesini sağlamıştır. Kısa bir özet verirsek;

-Türklerin en eski destanlarından biri olan Yaratılış Destanı’nın da Yaratan’a ilham veren ‘’Ak Ana ” adında bir kadındır.
-Oğuz Kağan Atamızın kutlu eşlerinden biri mavi bir ışıktan, diğeri kutsal bir ağaçtan doğmuş olağanüstü kadınlardır.
-Bilge Kağan kitabesinde Kağan ‘’ Sizler Anam Katun , Büyük Annelerim, Hala ve Teyzelerim, Prenseslerim..’’ sözleri ile hitabına başlar.
-Eski Türk inancına göre ‘’Han ile Katun’’ gök ve yerin evlatlarıdır. Kadının yeri yedinci kat göktür
-Türk kültüründe destan kahramanları iyi ata binen, iyi savaşan, iyi kılıç kullanan kadınlarla evlenmek istemektedirler. Örnek olarak Korkut Ata’nın Bamsı Beyrek hikâyesindeki Banu Çiçek Katun’u verebiliriz.
-Eski bir Türk atasözü; ‘’Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik iyi bir kadın’ der.
-Savaşta kadınların düşman eline geçmesi büyük bir utanç sayılırdı.
-Yabancı devletlerin elçilerinin kabulünde hatun da hakanla beraber olurdu. Tören ve şölenlerde kadın, hakanın solunda oturur siyasi ve idari konumlardaki görüşlerini beyan ederdi. Mesela büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Tanrı-kut Mete Han’ın Katunu imzalamıştır.

Osmanlı Devleti süreci itibari ile bu  anlayışı tarihi kaynaklardan devam ettiğini görüyoruz..

Arşivlerden kısaca birkaç örnek vermek gerekirse;
Kadınların evliliğe zorlanmaması, evlilik hayatında haklarının korunması, şiddetin önlenmesi, doğum ve ölüm yardımlarına ilişkin belgeler öne çıktı.
Bu belgeler arasında 1657 yılına ait belge, Osmanlı’nın kadının rızası dışındaki evliliğe izin vermemesi açısından dikkati çekti. Belgede, evlenmeye rızası olmayan Raziye Hanım’ın Veziri Azam Mehmet Paşa’nın oğlu Mustafa tarafından nikah konusunda rahatsız edilmemesi için Mihaliç kadısına yazılan hüküm yer aldı.
Türkiye Cumhuriyeti’nde kadınların hakları Mustafa Kemal Atatürk’ün reformları sırasında güçlendirildi. Cumhuriyetin kuruluşu sürecinde kadın ve erkek haklarının eşitliği konusunda belirli gelişmeler kaydedilmiştir. Milli Mücadele döneminde Türk kadınının yüksek vatandaşlık olgusunun etkisi altında olan, Atatürk 23 Mart 1923 tarihinde Konya’da söylediği meşhur konuşmasında şöyle demişti: “Türk kadınının yüksek, kıymetli fedakârlığını, milli mücadelede verdiği büyük zahmetini özel bir şükranlıkla hatırlamalıyız”. Benzer fikirler 1923 yılında İzmir’de yaptığı konuşmasında da beyan etmişti. Atatürk, aslında toplumu yaptığı konuşmalarıyla kadın hakları alanındaki reformlara hazırlıyordu. 1923 yılından itibaren Atatürk’ün önderliğinde başlayan reformlar bir yandan kadınların vatandaşlık haklarını oluşturdu, diğer yandan Türk toplumunun yeniden kurulmasını temellendirmiştir. Kadınların hukuk, politika, eğitim ve iş hayatına katılarak önemli rol oynadıkları gözlemlenmeye başlamıştır.

Günümüzde bu kapsamda yapılana çalışmalar; Kadına yönelik şiddetle mücadelede tüm tarafların sürece dahil edilmesi, ilgili mevzuat ve kamu politikası açısından hedef ve faaliyetlerin belirlenmesi amacıyla hazırlanan ve 2012 yılında yürürlüğe giren “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı (2012-2015)”nın uygulama süresi 2015 yılı sonunda tamamlanmıştır.

Bu çerçevede, taraf olunan uluslararası sözleşmeler ve ulusal mevzuat hükümleri, ilgili araştırma ve inceleme raporları ile son dönemde ortaya çıkan toplumsal ihtiyaç ve gelişmeler göz önünde bulundurularak, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin kadın araştırmaları merkezlerinin katkı ve katılımları ile Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü koordinasyonunda “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı (2016-2020)” hazırlanmıştır. “3. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı”  yürürlüğe girmiştir.

Eylem Planı ile;
–        Mevzuat Düzenlemeleri
–        Farkındalık yaratma ve zihniyet dönüşümü
–        Koruyucu ve önleyici hizmet sunumu ve şiddet mağdurlarının güçlenmesi
–        Sağlık hizmetlerinin düzenlenmesi ve uygulanması      
–        Kurum kuruluşlar arası işbirliği ve politika
Olmak üzere 5 temel alanda iyileştirmeler hedeflenmektedir.

Adalet Bakanlığımız da kadına yönelik şiddetle daha etkin mücadele edilebilmesi için bir dizi yeni uygulamayı hayata geçirmiştir;

Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Dairesi Başkanlığı tarafından Cumhuriyet Başsavcılıklarına gönderilen yazıda, Bakanlık tarafından kısa süre önce yayımlanan “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanması” konulu genelge uyarınca kadına yönelik şiddetle mücadelede koruyucu ve önleyici tedbirlerin önemine vurgu yapıldı.
Açıklamada yeni adli yıl ile birlikte tedbir kararlarının kolluk birimleri aracılığı ile tebliğ edileceği belirtilerek, “İhlali durumunda kişi hapse girebileceği yönünde ihtar edilecek. Böylece tebligat yapılamaması veya tebliğin gecikmesi gibi sorunlar ortadan kalkacak. Tekrarlanan şiddet vakaları veya tedbir kararlarının ihlali durumunda gecikmeksizin zorlama hapsi uygulanacak. Bu uygulama ile verilen tedbire uyulması ve şiddet eylemlerinin tekrarlanmaması hususunda caydırıcılık da sağlanmış olacaktır.

Adalet Bakanlığı genelgesinde
–    Aile içi ve kadına yönelik şiddet vakaları ihtisaslaşmış Cumhuriyet savcıları üzerinden takip edilecek.
–    Özellikle nitelikli ve tekrarlanan şiddet olgusu içeren vakaların risk değerlendirmesi daha dikkatli yapılacak. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüklerinden sosyal inceleme raporu istenecek.
–    Öfke kontrolü, stresle baş etme, madde bağımlılığı tedavisi gibi vakaya özel uygun önleyici tedbir kararları da göz önünde bulundurulacak.
–    Mağdurun daha önce şiddete uğrayıp uğramadığı mutlaka kontrol edilecek. Bu yönde bulgulara ulaşılması durumunda şüpheli hakkında etkili koruma tedbirlerine başvurulacak.
–    Talep edilecek koruyucu ve önleyici tedbir kararları belirlenirken, kolluk birimleri tarafından doldurulan olay kayıt formu ve hazırlanan sosyal inceleme raporu dikkate alınacak.

İç İşleri Bakanlığımız ise KADES uygulamasını hayata geçirdi. Emniyet Genel Müdürlüğümüz tarafından hazırlanan KADES, kadınların ve çocukların maruz kaldığı şiddet, taciz gibi kötü eylemleri biraz da olsun engellemek adına kullanıcılara sunulmuş resmi bir uygulamadır ve acil durumlarda ilk aklımıza gelecek acil müdahale uygulamasıdır.

KADES uygulaması, eşinden veya bir başkasından şiddet gören ya da şiddete maruz kalma ihtimali olan kadınlar, akıllı telefonları üzerinden yapacakları ihbarlarda hızlı bir şekilde bu iş için kurulan Kadın Acil Destek İhbar Sistemi’ne ulaşabiliyorlar.
Son yıllarda Kadına Yönelik şiddet noktasında Devletimizin toplumun her platformu ile istişare kanallarını açarak bu toplumun kanayan yarası haline gelmiş unsuru çözüm noktasında faaliyetleri devam etmektedir.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Kadın cinayetlerine sıfır tolerans göstermeliyiz. Ailenin korunması ve kadına şiddetin önlenmesine dair kanunun eksiksiz ve tam uygulanması lazımdır ifadesi ile kararlığı ifade ederken; talimatları ile MHP KAÇEP Toplum, Kadın ve Şiddet Sempozyumu 1 ve 2 başlığı altında akademik düzeyde çalışmalar yaptırmıştır.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın , “Kadına yönelik şiddete karşı mücadelemizi çok yönlü, bütüncül bir yaklaşımla ve sıfır tolerans ilkesiyle yürütüyoruz. Ülkemizdeki tek bir kadının dahi şiddete uğramasına asla tahammülümüz yoktur” ifadesi devletimizin bu konudaki karalılığını ifade etmektedir.

Ezcümle; toplumumuzun ailemizin ana taşıyıcı olan kadınlarımıza müreffeh bir hayat sunmak temennisi ile; Devletimizin Kurucusu GAZİ MUSTAFA KEMAL’in; “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın. Sözüyle tamamlamak isterim...
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum