Reklam
Reklam
Reklam
Kürşad TUNCALI

Kürşad TUNCALI

[email protected]

NE YAPAR GECESİZ, ATEŞ BÖCEĞİ? TEMMUZ'DA!

04 Temmuz 2022 - 00:01

 Artık neredeyse her ay başı ilk yazımızda o ay doğumlarıyla ailesini sevindirip güldüren, ölümleri ile de herkesi ve sevenlerini üzüp ağlatan şair ve yazarlarımızı doğdukları ya da öldükleri o ayda eserleri, şiirleri ya da şarkıları  ile  anmak geleneksel bir hal almaya başladı değerli okurlarım. Bu ay da gelin hep birlikte Temmuz'da hayata gözlerini açan ya da gözlerini bu ayda yuman bir kaç değerli şair, yazar ve edebiyatçılarımıza bir göz atalım.
          Temmuz dünyamızın güneşe en uzak olduğu aydır aslında ne ironik ve ilginçtir ki bulunduğumuz yarımkürede bu ay aynı zamanda yılın en sıcak ayı olarakta bilinir. Serüveni bu ayda doğumuyla güneşe yolculuğu başlamışlar için de, ölümüyle bu seyrü seferde geride kor gibi, alev gibi eserler ve yapıtlar vermiş olanlar için de bir o kadar yakıcı, kavurucu ve sıcaktır Temmuz. bir şairin güneşini bulmak için yollara revan olmasının ve hemen yanı başında ki ''Güneşe'' olan mesafelerinin metaforlarla ve büyüleyici tesadüflerle anlatıldığı bir seri film gibidir Temmuz. Yol, güneş ve ay'ın arasında gidip gelen yolculardır bu ayda doğan ve ölenler bir nevi de.
          Şüphesiz akla ilk gelenler, 2 Temmuz 1993 yılında Sivas'ta Madımak Oteli'nin yakılması sonucu mezar taşlarına aynı tarihte aynı anda 37 yazar, ozan, aydın, şairin kültür, sanat, yazın tarihimizde kara dumanlar içinde kara yazılarıyla yazıldığı isimlerdir. Aralarında Behçet Safa Aysan ki kendisi 1 Temmuz'da doğmuş, 2 Temmuz'da ölmüştür. Sırlamaya bakar mısınız lütfen! Sonra, Asım Bezirci, Hasret Gültekin, Nesimi Çimen, Metin Altıok gibi isimler güneş olup aydınlatmaya ve ısıtmaya geldikleri yerde yanmışlardı. Tuhaftır ki o Temmuz günü son anda kurtulan Aziz Nesin'de sonra yine bir Temmuz günü, 5 Temmuz'da vefat etmişti. 
          ''Sen ey kendiyle yetinen!/Fosforun yeri gece,/Ne yapar gecesiz ateşböceği?/Belki anlamsız ve delice/Kumrunun inanılmaz yuvası/Bir direğin tepesinde./Ama boşluktur biraz da/bir kuşu biçimleyen,/Bence böyle, seni bilemem.'' diyordu Metin Altıok, Bir Acıya Kiracı şiirinde. Durumu özetler gibi. ''Ben yanmasam/Sen yanmasan/Biz yanmasak/Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa'' diyordu Nazım Hikmet, Kerem Gibi'de hani hatırlarsak. Yandılar, yanarak aydınlattılar bir mum gibi, küçülen yaka yaka aydınlatacak, büyüyen yana yana anlayacak, anlatacaktı hazin sonlarında bile bir şeyler aydınlatmaya çalışır gibi.
          Muzaffer Tayip Uslu, Türk şiirinin genç yaşta yitirdiği isim 3 Temmuz'da yaşama son noktasını koyduğunda henüz 24 yaşındaydı. ''Şimdilik'' adlı kitabını yayımladığında kim bilebilirdi ki şimdilik ayrılmıyorum şiirlerimden der gibiydi sanki.  Peki ya benimde çok sevdiğim yazar Bilge Karasu. O da 14 Temmuz2da veda edenlerdendi. ''Göçmüş Kediler Bahçesi'' kitabında yer alan özellikle de üzerinde defalarca durduğum o ''Avından El Alan'' öyküsünde kendisinin ve bu ay göçenlerin yazgısını işlemişti sanki ilmek ilmek kelimeler ve imgelerle dikiş atarak şu cümlelerle ki biz de gelin bu finali bu cümleler ile yapalım ve mühürleyelim günü güneşe ekleyip sıcak bir Temmuz'da yine görüşmek dileği ile. Şimdiden hepinize iyi bayramlar dostlarım! 
          ''Aşağıda şimdi, ölümün kayası yavaş yavaş aralanmaktadır kendisine doğru süzülüp gelen balıkçıyı karşılamak için. Deniz, analar gibi, sevdiğini, dölyatağında tutup saklayacaktır, bir daha doğurmamak üzere.''

YORUMLAR

  • 0 Yorum