Reklam
Reklam
Reklam
Kürşad TUNCALI

Kürşad TUNCALI

[email protected]

NASREDDİN HOCA'YI ANLAMAK - 2

21 Kasım 2022 - 00:05

       Değerli okurlarım bu hafta yine geçtiğimiz aylarda birincisini yazdığım Nasreddin Hoca'yı Anlamak başlıklı makalemin ikncisini yazmaya karar verdim. Biraz uzun bir ara oldu ama satırlara sığmayacak büyüklükte olan bir alimin bir kısa makalede kalamayacağına kanaat getirmek çokta uzun bir kararsızlık gerektirmedi aslında. 

          Köşemde geçtiğimiz aylardan birinde kaynakları karıştırırken rastladığım bir araştırma ve inceleme ile Nasreddin Hoca hakkında yazılmış bir makaleden yola çıkarak ve dünyanın tam ortasında, kitabı sürekli tam ortasından açarak okuyan, Akşehirimize mal olmuş bu değerli din adamı, düşünür ve filozofumuzu bir başka açıdan tekrar değerlendirmek ve farklı bir bakış açışıyla onu yeniden anlaya çalışmak adına yeniden bir şeyler yazmayı istiyorum izninizle.

          Nasreddin Hoca, yalnızca Anadolu ve Türk dünyasında değil, bütün dünyada sevilen bir mizah, ironi ustası ve bilge bir kahramandır. Güldürürken düşündüren fıkralarını okuyan, dinleyen her insan kendisine dair olumlu ve yapıcı mesajlar çıkarırlar. Nasreddin Hoca, insanı anlama sanatının zeka ve düşünme yetisiyle bağlantılı olduğunu düşünür. Çünkü Goleman'ın da dediği gibi; “Kişilerarası ilişkilerde zekâ, diğer insanları anlamaktır.” 
          Nasreddin Hoca, duygusal zeka açısından toplum yaşantısını önemseyen, sosyal algı oluşturarak, olaylar arasında sebep ve sonuç ilişkisi kuran empatik bir toplum öncüsüdür. Geleceğe güvenle bakabilmenin ötekileri anlamak ve yardımcı olmak olduğunu ileten Nasreddin Hoca, kişilerarası iletişimde düşünen, hisseden ve bunu eyleme dönüştüren insan olarak diğerlerine olumlu örnek olmamızı öğütlemektedir.

            Bir gün karısı Hoca’ya; “Efendi, bizim komşunun eşeği kuyruksuz, kulaksız bir sıpa doğurmuş!” deyince, Hoca feryadı basıp: "Eyvah! Gördün mü başımıza gelenleri? O sıpa üç yaşına geldiğinde onu odun keserken dağa götürürler. Yolda çamura batıp gömülürse, kulağı yok, kuyruğu yok, neresinden çıkarılıp çamurdan kurtarılacak?” der.

          Görüldüğü gibi Hoca, "Ne olmuş?" ile değil, daha çok "Ne olacak?" ile ilgilenirken "Yerinde olsaydım, neler yaşardım?" sorusuna, empati kurduğu kişinin yarınlardaki kaygısını çekerek cevap arar. Üstün Dökmen der ki; "Empati kurabilmek için ben-merkezci olmaktan uzaklaşıp karşıdaki kişinin rolünü almak gereklidir." Fıkrada Nasreddin Hoca, görünen gülünç olay sahnelerinin ardında diğerlerini anlamaya çalışan, onların sorunlarına dair düşünüp, çözümler üretmek isteyen yapıcı kişiliğiyle dikkat çeker. Böylece bizlere "biz" adına verilen mücadelenin, akılcı davranışın ve yetişkin benliğe sahip olabilmenin önemini vurgular.

          Görüldüğü gibi  Nasreddin Hoca, insanı anlama sanatının en önemli şartlarından birisinin, onun diliyle konuşabilmek olduğuna değinir. Ne güzel geçinilip gidilir eğer herkes böyle düşünüp olay ve durumlar karşısında ki yaklaşım ve tepkilerini de buna göre geliştirebilse değil mi? Haftaya tekrar erişmek yine güzellikleri paylaşabilmek umudumla sevgili okur. Eğer talep oluşursa yine bu başlık kimbilir belki bir yazı dizisine bile evrilebilir. Umarım her biriniz, her birimiz, birbirimizin diliyle konuşabilir ve birbirimizi birbirimizin diliyle anlayabiliriz...!

YORUMLAR

  • 0 Yorum