Reklam
Reklam
Reklam
HAKKI GÜLEÇ

HAKKI GÜLEÇ

[email protected]

85. Yılında Atatürk'ümüz, Kemalizm ve Atatürkçülük

09 Kasım 2023 - 23:28

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sonsuzluğa uğurlanışının 85. yılındayız. Son yıllarda her geçen gün daha da artarak devam eden bu sevgi seli, dünyanın hiçbir ülkesinde görülmemiştir.

Özellikle son 20 yıldır Atatürkçülüğün artık resmi bir ideoloji olmaktan çıkması ve üstüne üstlük birde onca engellemelere rağmen halkımızın her yıl artan bir coşkuyla cumhuriyet değerlerine ve Atatürk’e daha çok sahip çıktığını görüyoruz.

Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlamaları dolayısıyla Anıtkabir ziyaretçi sayısı 4 milyonu aşmış, rekor kırılmıştır.

1960'larda ancak açılan Anıtkabri ziyaret edenlerin sayısı toplamda 500 milyonu aşmıştır. Bu bir lider için dünya rekorudur.

O, üzerine Güneş Batmayandır!

Doğudan batıya tüm ülkelerde yer alan anıtları üzerine günün her saati doğmakta olan güneş, onu tanımlar.

Güneşin doğmakta olduğu her coğrafya da onun bir anıtı vardır; o hep aydınlıkta kalan, aydınlatan ve rehber olandır

Tüm dünyada birbirine zıt rejimlere sahip ülkelerde dahi anıtları yapılmış, kent meydanlarına, parklarına onun adı verilmiş, adına pullar basılmıştır.

Kitabı Nutuk dünya kütüphanelerine kaynak kitap olarak girmiş Çin'den, Yunanistan’a onlarca ülke üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulmaktadır.

Hayatı savaşlarda geçmiş, girdiği tüm savaşları kazanmış buna rağmen “mecbur kalmadıkça savaş bir cinayettir; yurtta barış, dünyada barış.” diyerek savaşı değil, barışı yüceltmiş bu amaçla birçok barış antlaşmaları yapmış ve dünya barışı için çaba sarf etmiş olan dünyada tek komutandır.

Atatürk, savaş dehası olduğu kadar, bir barış dehasıdır da. Bu nedenle dünyada Nobel barış ödülüne aday gösterilen tek askerdir.

Kemalizm’in temel ilkeleri nedir?

1-Emperyalizme karşı, tam bağımsızlık 2-Geri kalmışlığa karşı, akıl, bilim ve uygarlık

3-Saltanata Sultana karşı, milli egemenlik 4-Yurtta barış, cihanda barıştır.

Tam bağımsız, laik, demokratik ve çağdaş bir ülke hedefi için aklı, bilimi rehber edinen, savaşa, sömürüye karşı, barıştan yana olmanın adıdır, Kemalizm.

Aklı ve bilimi rehber edindiğinden onun ilkeleri dogmatik değildir; donmuş kalmış kalıplar değildir; çerçevesi çizilmiş değişmez öğretiler değil, evrenseldir.

Emperyalizmin anti tezi, Kemalizm’dir.

Kemalizm kavramı, Atatürk hayatta iken kullanılmaya başlanmış ve Atatürk’ün hedefini ortaya koyan kavramlardır.

”Kemalizm” ve “Kemalist” kavramı ilk ne zaman ve kimler tarafından kullanılmıştır?

İngilizler, Mustafa Kemal Paşanın yanında yer alan silah arkadaşları için “Kemalistler” fikirleri için de “Kemalizm” ifadesini kullandılar.

Atatürk’ün sağlığında “Kemalizm” kavramı, mecliste Özellikle Celal Bayar ve diğer vekillerce her fırsatta dile gelmiştir.

Maalesef ki bugün “Atatürkçülük” kavramı, Kemalizm kavramı gibi tam olarak net bir tanımı yapılamaz haldedir. Birbirine zıt ideolojiden yana olanlar “Atatürkçü” olduklarını ifade edebilmektedirler.

Örneğin darbeci general Kenan Evren, Atatürkçülüğü dilinden hiç düşürmedi ancak Atatürk’ün en değer verdiği Türk Dil Kurumunu ve Türk Tarih Kurumunu kapattı!

Kenan Evren, CIA kurgusu etnikçi, mezhepçi ve ayrıştırıcı etkisi olan “Türk-İslam Sentezi” ideolojisini “Atatürkçülük” olarak tanımladı.

Şekilci bir batıcılığı, Atatürkçülük olarak bilinmesine gayret eden K. Evren, soğuk savaş döneminde, ABD’nin SSCB ne karşı geliştirdiği CIA projesi “yeşil kuşak projesi” uygulayıcısıdır.

K. Evren kapalı kapılar ardında TR’nin bölünerek federatif devlet olmasını açıkça savunmuştur. (Bkz: Cengiz Özakıncı “12 Eylül’ün derin Misyonu, Federasyon”)

Atatürk’ün bir jakoben, yani tepeden inmeci, kendisini halktan soyutlamış, dayatmacı, seçkin azınlık devrimcisi, gerekirse kan döken

bir diktatör olarak tanınmasında, dikta rejim heveslisi kendilerini “Atatürkçü” olarak tanımlayanların etkisi olmuştur.

Atatürk bir Diktatör müdür?

Dünyada hiçbir diktatör, çağdaş ve demokratik bir rejime giden yolda, saltanata karşı milletin iradesini hakim kılmayı en temel hedef yapmaz.

Anadolu’ya ayak bastığından itibaren izlediği yol, düzenlediği kongreler ve kurduğu TBMM hükümeti ile o dönem halkın seçtiği vekillerle milli mücadele sürecini, demokratik biçimde yönetir.

Milli Mücadeleyi yöneten, yasa çıkartan ve cumhuriyeti kuran, demokratik ve laik devrim yasalarını yapan ve her görüşten vekillerin yer aldığı, zaman zaman çetin tartışmalara sahne olan ve döneminin en demokratik meclisi olan TBMM, aynı zamanda savaş döneminde Mustafa Kemal Paşaya Genel Kurmay Başkanlığı görevini verir.

Atatürk kitabı Nutukta “Biz Anadolu’ya geçtiğimiz zaman tam bağımsız ve milli iradeye dayalı, bir devlet kurmak istiyoruz” diyor.

 

Laik, Demokratik ve Çağdaş Cumhuriyet hedefine giden yolda demokratik bir rejim tam olarak inşa edilebildi mi?

15. Yüzyıl şartlarında yaşayan, aydınlanma ve sanayileşme sürecini ıskalamış, yokluklar, hastalıklarla boğuşan, yaşlı, hasta ve sakatlardan oluşan bir ülke ve genç nüfusunu yıllarca süren savaşlarda kaybettiğinden, toprakları ekilemeyen ve açlık çeken insanlar, yanmış, yıkılmış harap bir ülke ve üstüne üstlük devralınan Osmanlı borçlarına* rağmen “neden tek parti yönetimi vardı; neden demokratik rejim kurulamadı?” gibi sorular sorarsanız ve üstüne üstlük 21. Yüzyılda 15. Yüzyıla uygun başkanlık rejimine destek verirseniz size verilebilecek hiçbir cevap yoktur.

Aydınlanma dönemini yaşamış olan Avrupa dahi 1789 öncesi 200 yıl sürecek feodalizmi tasfiye sürecinde yüzlerce milyon insan hayatını kaybeder. Avrupa ülkeleri, feodalizmin tasfiye ve cumhuriyet rejim inşa sürecinde çok ağır bedeller ödemiştir.

Ancak ülkemizde onca imkansızlıklara rağmen ve tek kuruş borç almadan 1923-1945 arası 22 yıl süren aydınlığa çıkma çabasının yanında ne yazık ki, 1945’ten sonraki süreçte Atatürk’ün hedeflerinden sapılmış ve Amerikancı karşı devrim sürecine girilmiştir.

Her şeye rağmen umudunu ve inancını devam ettiren Atatürk “Türkiye bir gün gerçek demokrasiyi kuracaktır” diyerek geleceğe ilişkin düşüncelerini ifade etmiştir.

Konu başlığımıza tekrar dönersek

“Ben bir Atatürkçü olarak, Kemalizm’in ilkelerini benimsiyorum” diyen bir insanımızın hiçbir çelişkisi yoktur. Çünkü Kemalist olmak ve Atatürkçü olmak, aynı kişiyi örnek almaktır.

“Atatürkçü” derken ne anlam yüklediğimiz çok önemlidir.

“Atatürkçüyüm ama Kemalist değilim.” sözü çelişkilidir.

Gerçek Atatürkçü, Kemalizm’in ilkelerini benimseyendir…

 

 

* Osmanlı’dan devralınan borç tutarı 145 milyon Osmanlı Altınıdır. Bkz Mafi Eğilmez “devralınan Osmanlı borçlarımız” https://www.mahfiegilmez.com/2011/12/osmanlidan-devraldigimiz-borclar.html

YORUMLAR

  • 0 Yorum