Reklam
Reklam
Reklam
HAKKI GÜLEÇ

HAKKI GÜLEÇ

[email protected]

MİLLİ MÜCADELE YILLARI VE AKŞEHİR'İMİZ

29 Ağustos 2021 - 20:15

1683 Viyana bozgunu ve Osmanlı İmparatorluğu artık 1683 tarihi itibari ile Avrupa’nın “hasta adamı” durumundadır. Çünkü 1683 ten itibaren Karlofça antlaşmasından itibaren Osmanlı toprak kaybetmeye başlıyor. Osmanlı İmparatorluğu önce Avrupa ve Balkanları, sonra Trakya ve Afrika’yı kaybediyor ve Türkler Anadolu içlerine kadar geri çekilmek zorunda kalıyor.
    10 Ağustos 1920 tarihi itibari ile yani Osmanlı’nın Sevr’i imzalaması tarihi itibari ile Türk milletine bırakılan Anadolu’nun içinde birkaç ildir.
    Trakya İşgal edilmiştir, İstanbul işgal edilmiştir ve Anadolu’nun tüm bölgeleri işgal edilmiştir. Eskişehir işgal edilmeye başlanmış ve Ankara’da Türk milleti ve TBMM ile kurulmuş düzenli orduları büyük bir direniş göstermeye başlamıştır.
    1683 ten beri sürekli gerileyen toprak kaybeden Türkler, 238 yıl sonra 1921 Sakarya meydan muharebesi ile İngilizlerin tepeden tırnağa en güçlü silahlarla donattığı, sevk idare ve lojistik destek sağladığı Yunan ordusunu bozguna uğratırlar. Bu savaşın kazanılmasının en büyük katkısı, kutsal isyanı başlatan ve var olma mücadelesi veren Türklerin moral kazanmaları, kendilerine olan güvenlerinin artmasıdır. Ve bir yıl sonra 30 Ağustos 1922 tarihi itibari ile büyük taarruzu kazanarak kaybedilen toprakları geri alacağız.
    Milli Mücadele Öncesi Genel Manzara ve Akşehir’imiz
    Türk Milleti çok zor durumda idi. Adeta var olma veya yok olmanın sınırına gelmişti. Trablusgarp’tan itibaren neredeyse kesintisiz devam eden 10 yıl savaş, insan kaynaklarımızı tükenme noktasına getirdi. Çanakkale’de 15-16 yaşında şehit olan çocuklar yanında Milli Mücadele yıllarında ise bu yaş sınırı daha da aşağılara inecektir. Antepli Mehmet elinde silahı cepheye koştuğunda henüz 12 yaşındaydı.
    Akşehirli Hatmeoğullarından Mestan oğlu Hüseyin 17 Ekim 1921’de Akşehir Menzil Hastanesi’nde şehit olduğunda henüz 13 yaşındadır. Ancak her şeye rağmen Kutsal İsyan ile çoğunluk Müslüman mazlum milletlere de yol gösteren yüce milletimiz istikbalini kurtarma, azim ve kararlılığı içerisindedir.
    Ayrıca unutulmamalıdır ki, bu şartlarda milletimizin 12-13 yaşlarına kadar çocuklarını cepheye sürmek zorunda kalması artık neslin devam edip edememe kritik çizgiye geldiğini gösterir.
    Uzun savaş yılları milleti yorgun ve fakir düşürmüştü. Kırılan nüfus, salgın hastalıklar ve fakirlik milletin belini büküyordu.
    Mondros Mütarekesi sonucu silahları elinden alınmış, adeta savunmasız bırakılmış fakir bir millet, elinde avucunda ne varsa bununla İstiklâl Savaşı’na girecektir. Savaşın devam eden yıllarında ise maddî kaynaklar tükenme noktasına gelecektir.
    7 Ağustos 1921 de TBMM de kabul edilen Tekâlif-i Milliye kanunu ile ortaya konan kaynaklar, artık son imkânlardır. Millet varını yoğunu son kuruşuna kadarını canı gönülden vermiştir. 12-13 yaşındaki kınalı kuzularını namusu için, vatanı için cepheye gönderen milletimiz malını, mülkünü, parasını severek bağışlamış, kendilerine savaş sonrası günlerde geri ödeme makbuzlarını yırtıp atmışlardır.
    Bu imkânlarla ya zafer kazanılacaktır! Ya zafer kazanılacaktır. Başka çare yoktur.
    İşte böyle bir ortam içinde Türk Milleti, Mustafa Kemal Paşa ve kadrosunun öncülüğünde Milli Mücadele’ye girişerek, yeniden dirilişin destanını yazdı. Bu destanda diğer vatan beldeleriyle birlikte, Akşehir’in de oldukça önemli hizmetleri olmuştur. Hatta öyle ki, Yunan’a son darbenin vurulmasının yani büyük zaferin tohumlarının Akşehir’de atıldığını söylersek, hiç de abartmış sayılmayız.
    İngilizler, 22 Ocak 1919’da Konya Tren İstasyonu’nu işgal ettikten bir gün sonra Akşehir istasyonunu da kontrol altına aldılar.
    İşgalci İngiliz kuvvetleri İstasyon ve civarında kontrolü ellerinde bulundurmakla birlikte şehre girmeye cesaret edememişler ama, Rum ve Ermeniler vasıtasıyla da Türkler üzerinde kontrol ve baskı kurmaya çalışmışlardı. Ancak, İngiliz işgal kuvvetlerinin Akşehir’de tam anlamıyla hakimiyet kurdukları söylenemez.
    4 ay sonra 14 Mayıs’ta burayı İtalyanlara devredip çekildiler. İtalyanlar, işgalin ilk günlerinde Akşehir içine girmeye cesaret edememişlerse de Rum ve Ermenilerle kurdukları diyaloglarla yavaş yavaş şehir merkezine girmeye başlarlar. Ancak işgaller devam ederken vatan sevgisi oldukça yüksek Akşehirliler örgütlenmeye başlarlar.
    Yurt sathında Kuvayi Milliyeci (milli kuvvetler) olan ve çok sayıda şehitlik mertebesine ulaşanlar, gazi olanlar Akşehir’in onuru olurlar, gururu olurlar.
    Sakarya Zaferi’nden sonra azimli Türk ordusu düşmanı vatanından atmak için Büyük Taarruz hazırlıklarına başladı ve bu hazırlık devresi, Akşehir’de tamamlandı. Batı Cephesi karargahı 18 Kasım 1921’de Akşehir’e yerleşmiş oldu. İşte bu tarihten büyük Taarruza kadar aşağı- yukarı 9 aylık sürede Akşehir’de çok heyecanlı günler yaşandı. 9 Eylül’e giden yolda Akşehir adeta zafer tohumlarının atıldığı yer oldu.

YORUMLAR

  • 0 Yorum