medyumen iyi bahis siteleri
Reklam
Reklam
Reklam
SEVİL KÖSE

SEVİL KÖSE

ZEYTİN KELİMELER
[email protected]

Doğar Yaz Ayları 

24 Ekim 2022 - 00:02

Yalnızlık kendi seçimiydi, zaman zaman bir sinek vızıltısından bile rahatsız olacak kadar öfkeli oluyordu. Son güzün vızıldayan arılarından arındıkça, şu soruyu sordu kendine. Kalabalık bir yalnızlık mı, yalnızlığının kalabalık olması mı ,zihninde susturamadığı geveze hüzün sürekli konuşuyordu. Durdu durdu pencereye vuran yağmurun kayıp gitmelerine dalarak, kaygan bir zemin üzerinde yaşadığını düşündü. Tutunmalıydı ama ne ye ? Bir eliyle diğer elini tuttu, ah kendim dedi kendim. Sıkı tutalım birbirimizi, birbirimizden başka kimsemiz yok. Dedi.

Camda kayıp giden yağmurun izleri bozlak söylüyordu.
Biraz daha dikkatli bakınca bu Çekiç Ali dedi. Ne işi var ki yağmur damlasının içinde, hem de ‘’ Doğar Yaz Ayları’’ diye çığırıyor.
Doğar yaz ayları çiçekler açar
Eller yaylasına da yavrular göçer
Acep bizim kuzuları da oy oy kimler seçer
(aman) Ağlama anacığım ağlama oy oy buyumuş kader

Çekiç Ali öyle bir çığırıyordu ki bozlağı, saz mı söylüyor, söz mü söylüyor anlaşılmıyordu.
Pencereden akan yağmur damlaları bir ara sanki sazdan damlıyor gibi geldi gözüne. Saza bu denli güzel vuruşundan inleyen teller  o’na Çekiç Ali lakabını takmalarına vesile olmuştu.
‘’Doğar yaz ayları’’ Doğar mı yaz ayları, ömrüm yeter mi görmeye bilinmez ama dedi, ben her şekilde seçerim guzumu.

Yağmur damlalarının üzerine üzerine esen rüzgarı hissetmek için camı sonuna  kadar  açtı. Rüzgar içeriye serin bir hava bıraktı. Derin bir nefes aldı. Ciğerlerindeki acı tütünden kalan havayı tüm gücüyle itti..Ciğerim dedi, ciğer acır mı hiç ama ciğerlerinin acısını hissediyordu.

Döndürdü başını, sobanın üzerindeki cızırdayan çaydanlıktan bir bardak çay aldı eline. Çay, serin havadan ve içeriye doğru esen rüzgardan sonra iyi gelmişti.
Yalnızlığın çayın yedi sülalesi ile bir akrabalığı var diye düşündü. Ne zaman kalbi uzaklara doğru yol alsa, yanına bir bardak şekersiz çay alıyordu.

Bir ara kapı çaldı. Gelen hiç kimseydi. Kapıyı açtı, hiç kimseye hoş geldin dedi. Hiç kimse ardı arkasına kelimeleri sıralıyordu. Yarısını anladı, yarısını anlamamazlıktan geldi. Sen dedi, hiç kimsesin neden bu kadar konuşuyorsun.

Hiç kimse, hayır ben hiç kimse değilim, ben senin zihninde susturamadığın hüznünüm.

Bir çay iç, geçer dedi

Hiç kimse ile içtiği bir bardak şekersiz çaydan sonra başını kaldırdı, hiç kimseye sordu
Neden aynı şeyleri tekrar edip duruyorsun, sen de ezberledin, ben de. Dedi

İyi de dedi hiç kimse ‘’ Sen sussan ben de susacağım ama senin dışın sukunet, için kıyamet. Dedi
 
Ah, kıyam ve kıyamet. Bir diz çöküp dua edebilseydin, bekli de susacaktın. 

boş bakıyorsun, içi dolu hayata
manzarana güneş koysam batar
yıldız koysam kayar
ne senin değiyor kirpiğin kirpiğine ne benim
bu yaşanan soğuk savaşların, öleni kalanı yok
hepimiz ağır yaralıyız…

Bir kenarda, türküsünü söyledikten sonra susan Çekiç Ali girdi söze. Muharrem dayım ile, dayımın oğlu Neşet ile bir sohbetimizde şöyle demiştik. Biz bozlak söylerken insanların yürekleri acıyor, acep söylemesek mi.

Muharrem dayım, biz bozlak söylemesek de yürekleri acıyor zaten, yaşadığı acının süresi bitene kadar yürekteki acı susmaz. Ağır yaralıya merhem kar etmez. Dedi

Hiç kimse, Çekiç Ali yağmurun dinmesini bekleyip yine geliriz diyerek gittiler. Gecenin karanlığına düşen cılız ışıklar penceresine yarım yamalak vururken uzanıp pencereyi kapattı. Duvarlar da gölgeler çayda çıra oynuyordu. Uzandı oyuncuların birinin elinden mumu aldı. Kitaplığına doğru yürüdü, rast gele bir kitabı asıldı yerinden. Kişisel gelişimi bir kitap çıktı şansına, oysa hiç sevmezdi emir kipi kullanılan kitapları. 

(İYİ HİSSETMEK) David  Burns… Dipsiz kuyulardan ipsiz çıkabilmenin yolunu anlatıyor. Perdeyi aralayıp pencereden karanlığa tekrar baktı. Elindeki mum zifir bir karanlığı delip odanın aydınlanmasını sağlıyordu. Kitabı eline aldı, mumu sehpanın üzerine bıraktı. İyi Hissetmek için kitaptan önce bir sebep bulmalıydı, uzandı gözlerini pencereden görünen yıldızlara dikti. İşte bu dedi işte bu. 

Karanlıkların içinden parlayıp duran yıldızlara bakarak. Bekle beni dedi bekle, sana tüm yıldızların ismini öğreteceğim. Kitabını eline aldı, okumaya başladı. Bir ara pencereden onu izleyen Çekiç  Ali ve Hiç Kimse'nin gülümsediğini fark etti, usulca iyi geceler dedi, kendine ve onlara, iyi hissediyordu kendini…

Sabahleyin uyandığında Çekiç Ali’ye rahmet, Hiç Kimse’ye hoşgörü diledi. Okumuş olduğu  (İyi Hissetmek ) kitabının son sayfalarına doğru kaydı gözleri. ‘’Acıyı iliklerine kadar hissetmiş insanı, kimse kolay kolay yıkamaz. Zira kendi elinden kendi tutup yeniden ayağa kalmayı iyi öğrenmiştir artık.

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Sabri Altan Topak
    1 yıl önce
    Kendi elinden kendi tutup yeniden ayağa kalkmayı öğrenmiş olmak… Kelimelerden fışkıran öğretiler… Yüreğine kalemine sağlık