İstasyon Gazetesi 3. yılını dolduruyor ve 3 yıldır köşesinde yazıyorum. Benim için mutluluk, belki de mutluluk yazmak kim bilir. Evet, 3. yılında yazmanın mutluluğu ile mekansızlığı ve zamansızlığı yaşadığım köşe yazılarımda mânâ derinliğine mülhem bilinen boyutların dışına tașıp ileri boyutlara doğru yol aldığımızı hissediyorum. Yaza yaza bir şeylerin değiştiğini ancak yazılarının süreklilik kazandığında anlayabiliyorsun. 3. yaș günü kutlu olsun İstasyon Gazatesi camiaza deyip, soyut ve mânânın derinliğinde yazmaya devam edelim kaldığımız yerden.
Bir hiç uğruna, tek sermayemiz olan hiçlikten vazgeçip ego çıtasını yükseltmeye çalışmadık ve dahi var olan nuktesabatımızı her şey olarak görmedik. O halde nesin? Hiç dedik ya! Hepsi bu mu? Evet, fazlası varsa sen söyle. Söylesem tesiri yok, sussam içim rahat değil diyor ya şair, buna benzer bir durum. Beni tek anlayan sensin ve öyle çakalların kendini aslan sanmasını fark ettiğimi fark ettiğin de fark ettim farkını! Madem öyle, ölümlüye ne kadar değer yüklersen yükle; yüz yıl önce yoktu ve yüz yıl sonra da olmayacak. İyi bir kader veya biraz da şansının iyi gitmesi günü kurtarabilir lâkin böyle sürüp gitmeyeceği de aşikar. Hep bunlar var diye yașamaktan geri mi kalacağız? Böyle yașamaktan kim geriye kalıyor ki, buna yaşamak deniyorsa tabii! Negatif olan dünyaya uyum sağlama veya canlılığın devamı popülasyonundan başka ne ișe yaradığımızı düşünmüyor değilim. O halde bırak akışına. Öyle yapmaktan başka çaremiz yok, öyle yapıyorum ve bırakmasam da akıștayız.
Dünyanın en güzel yerindesin, bir bak yerinde misin?
Hep pozitif düşüncelerini okudum, neden bu kadar karamsar yazıların. Belki karamsarlıktan kaçmak için. Sözleri halının altına süpürüyoruz ve günü gelince bir yerden patlak veriyor. Çağ çöktü; 3. ve 4. boyut uzayın çöplüğünde yerini almaya başladı, sadece 5. boyutu yakalayanlar farkındalığı yaşıyorlar. Mekansız ve zamansızlık mı çekiyor düşleri? Evet. Onun dışındakiler boyut veya ara boyut. Herkes geçti zamansal köprü boyutundan ve tekamülünü yaşadı. Tayyi zamanın insanlarını seviyorum ve bunları naçizane bir bakışta anlayabiliyorum ve şiir ve nesirlerimin derinlik ile soyutluk kazanması bu yüzden. Ne kadar mânâya mülhem derin yazabiliyorsam bilinmeyenden dokunuyorlar. Sonra dönüp soruyorsun kendine bunları ben mi yazdım? Biliyorum, bunları ben yazdım lâkin nasıl bir ruh ile yazdığımı çözemiyorum. Çözümsüzlük çözüm diyerek, bilinmeyene doğru ilerliyorum. Düşünürün dediği gibi, çekip giden aşk değil, zamanı kendisi aşktır.
YORUMLAR