YÜKSEL KÖKER

YÜKSEL KÖKER

[email protected]

SESİNİN RENGİ

17 Şubat 2025 - 00:00

Buraya kadar tamam değil ve yüzleşen zaman. Zaman geçişlerinde köprüler, viyadükler ve tüneller. Bundan sonrasına yoktu. Bundan öncesine var mıydı? Bir ara göründü ve kayboldu yâre. Leyli mekanlarda sürmeli gözler ile ağusu altın tepside. Bu kimin ikramı? İkramı değil, düpedüz hâle tahrik pespayesi. Yârdan yara derinlik ve uçsuz bucaksız. Hadi gel uçalım beraber tinimiz uçmağa varsın! Ne mümkün kızıl tamuda yanmayı seviyor. Buralı değil, yani dünyalı. Anladım, inan değil biliyorum ve biliyorum ki dünyada sakıncalı ruhlar köşe başlarını tutmuş! 

Nasıl gelsem, nasıl gelsem de uçmağa uzansam? Takılsam sebepsiz peşine kanatlı kanatsız. Gitmek biteviye, gitmek ve onunla! 
Ahh bilmem gidebilir miyim bir adım sonrasına
neden olmasın en çok yakar aşkı lâkin ses vermiyor kayalıklar. 

Sensiz zamalara kuruldu ses köprüsü ve sesinin renginden boyandı köprüden önce son çıkış! Yolunu beklemeyen yok gibi umursuz ve nursuz durakların çağrılara revan! Öylesine ses versen ne gel mesafesinde yıkıldı bu şehrin karlı dağa çıkan sokakları. Yine senden yana duyulmadı, eğer duyulsaydı çığ altı mekanlar uğrak yerimiz olurdu. Şimdi neredesin sorusu ve kanat çırpan ayaz kuşları. Her kanat çırpıșında yokluğunu kutsuyor ve senden kalan yere konuyorlar. Az önce burada gibiydin ve çok değildi yokluğa gark oluşun, çünkü kokuna kanat çırpıyorlar.

YORUMLAR

  • 0 Yorum