DELİREN ÇAĞ

YÜKSEL KÖKER yukselkoker58@gmail.com

Șöyle ortaya karışık sözler bırak diyorsun ve diyorsun ki, hep duymak istediğim sözler olsun! Bu sefer de öyle olsun diyemem, çünkü gelenler beklediğim gibi çıkmayabiliyor. Hem ısmarlama sözleri sevmezdin, bilmiyorum neden böyle bir istekte bulundun anlamış değilim lâkin hiç mi hiç havamda değilim bugün idare et.

Hadi bakalım Cervantes'in roman kahramanlarından esinlenip yazdığım bir şiir ile bașlıyayım. 

"ben son şövalye Don Kişot
yel değirmenleri mi yıkılacak yıkarım
söverim gelmişine geçmişine 
beni ayırdın mı deme
senin de Dulsine" 

Leyl-i med-cezir ay'ın şavkı ile damarlarından çekilen kana benzer çekilen sular. Soluk beniz kıvrımları ne anlar ne anlatır, bir bilsem paralel çiziklerde anlamsız geçişler var. Bak tepelerden yıkılan yıkılana nefessiz ve çene hizasında derin sular ile boğulan boğulana.

Birkaç şiir birkaç deli saçması söz deliren çağın tedaviye cevap vermez hâllerine ve günü kurtaracak mı? Hadi konuş kendi kendine, hadi kendini anlat kendine, sebepsiz gülümse bitenlere arada bir. Zor sende bitenlerde olmak ve biliyorum dönüşü hiç mümkün olmayan ilk adımların yolda ve sensiz geri gideceğini hiçbir vakit bilmiyorum. Gitmek düş zamanların vakitsiz eylemi, hangi vakit, kaç gündüz ve kaç gece nereye varacak nerede duracak sebepsiz! 

Neyin düşleri, neyin çığlığı sürükler de, ne mevsimler tüketiriz iklimine. Dahası yok gülen gözlerin ağaç kovuklarında ve güz rüzgârları getirse farkın ne gazelden! Gündüzü yok gecesi koyu lacivert. Takvim yaprakları kopar lime lime aylardan Aralık, işte neyine tutunmak ömre!