Tanık Olmak

SEVİL KÖSE sevil.kose.mehmet@hotmail.com

İnsanı en çok gözleri ve kulakları yorar . Bu bir anlamda olan bitene tanık olmak ve duymaktır. Gördüğünüzü, duyduğunuzu yok sayamazsınız. İnsanın algısı aynı değildir.Gördüğüne,duyduğuna tanık olan kişinin algısı farklıdır.İnsanı da yıpratan tam da budur.

Bir trafik kazasına tanık olursunuz, bir kavgaya tanık olursunuz, bir doğuma, bir ölüme. Aynı olaya tanık olan insanların algısı farklıdır. Tanık olduğu olaylar karşısında her insanın tutumu farklıdır. Bazen hiç kimse tarafından fark edilmeyen bir duruşu, bir gülüşü, bir iç çekişi siz fark edebilirsiniz. İşte bu algıda seçicilik ve fark etmektir.

Yıllar  önce İstanbul Mısır çarşısının önünde bir kafeye oturduk kahve içiyoruz. Yanımıza sekiz yaşlarında bir kız çocuğu geldi, elindeki selpak mendilleri uzattı. Hepimiz mendillerden birer tane aldık. Etrafımdaki insanlara baktım onlarda alan alıyor selpak mendilden, almayan alamıyor. Küçük kız insanların arasından öylece geçip gidiyor. Bir ara göz göze geldik, ben gülümsedim,o da bana gülümsedi. Elimle işaret ettim gel diye,gülümseyerek geldi. Kaç yaşındasın,nerelisin diye sordum. Dedi Adanalıyım, her yıl tatillerde buraya çalışmaya geliyoruz,ailecek dedi. Dedim korkmuyor musun yalnız başına, yok dedi iki sokak ötede annem babam var. Babam su satıyor, annem dedi arkasını getirmedi,yutkundu yutkundu,gözleri doldu ve sustu. Neden sustun bir şey mi oldu dememe kalmadı, annem dileniyor ve ben bundan utanıyorum dedi. İş bulursa çalışıyormuş, küçük kardeşi olduğu için, bulamazsa dileniyormuş. Peki dedim şu an nerde olmak istersin, şu an memlekette evimizin karşısında topraktan bir tepe var, arkadaşlarla orada oynamak isterdim,dedi.Küçük kız gitti ben kara gözlerinde kaldım.

İşte koca şehirde mendil satan küçük kızın hikayesi buydu, ve insanların arasında akşama kadar dolaşıp mendil satarak okul masraflarını karşılamak için çalışıyordu. Mendil sattığı masalarda kendi akranı küçük kızlarda vardı, öylece onlara bakarak mendilini satıp geçiyordu. Herkesin hayatından aynı geçmeyen hayat bazen hiç adil değildi. Dedim aç mısın, evet dedi. İkimize de ekmek arası bir şeyler söyledim,o kara gözleri ışıl ışıl birbirimize baka baka ekmeklerimizi yedik. Sana dedim,dua edeceğim,inşallah okur öğretmen olursun. Gülümsedi , ben zaten öğretmen olacağım dedi. Onca yıldan sonra okumuş mudur, nerdedir, nasıldır bilmiyorum ama sadece dua ediyorum.
Tanık  olmanın bana verdiği hüzün üzerime çöküp kaldı. Bakmak ve görmek farklı şeylerdi elbette. Bazen kendi kendime dua ederim, Allahım beni yoracak şeylere tanık olmamı engelle diye. İki kişinin de kavgasına tanık olduğum zamanlarda oldu. Müdahil olmak istemedim ama mecburen orda bulunmuş oluyorsun ve duyuyorsun, görüyorsun. Çirkin sözler,hakaretler,küfürler hani kavga bile olsa ağza alınmayacak şeyler. Başım zonkluyor, kulakların uğulduyor. Bu kadar basit bir konuya bu kadar ağır sözler olmaz ki diyorsun ve susuyorsun.

Ölü evinde gülmek neyse, düğün evinde somurtmak aynı. Hele bir de ölü evinde kıtlıktan çıkmış gibi yemeğe saldırmak ne kadar ayıp. Tanık olma diyorum gözlerime tanık olma ama mümkün mü,çektiğim zulüm gözlerimden ve kulaklarımdan. Hastanenin acil servisi hanım çocuklarını getirmiş,birine iğne yaptıracak,diğer çocuk yerlerde paspas oldu. Hanım demiyor ki kalk yerden yavrum, yerler temiz değil,hasta olacaksın,üstelikte elinde küçük bir top,top her yere değiyor,çocuk topla oynuyor. Hastanedeyiz demiyor anne. Diğer bir hasta yakını telefonda hastanın durumunu anlatıyor bağıra bağıra.Sessiz olunuz diyeceğim,tutuyorum kendimi,hemşireden geliyor uyarı.
Ah ki ne ah, bu gözlerin, kulakların tanıklığı ne çok yoruyor insanı .Basıyorsun televizyonun düğmesine haber saati geldi,neler oluyor bitiyor gündemde. Al sana bir sürü yalan, cinayet,taciz. Aklını da beğenmeyen yok,herkes haklı,her kes kendi çıkarına konuşuyor. Herkes haklıysa kim suçlu diye düşünmeden edemiyorsun.Her hangi bir konu lastik gibi sündürülmüş,herkesin kendi yorumu var ve kimse adaletli bir şekilde karar vermiyor.Kafkanın Böceği gibi olmak istiyorum bazen,tanık olmak istemiyorum,görünmek de istemiyorum.

Gözün gör dediği, kulağın duy dediği noktayı aşmayı bilmek lazım bazen. İnsan kendi gözünden, kendi kulağından ve kendi algısından bitap düşüyor yalan yok .Tanık olmak istememek de bir anlamada kaçmak diye düşünebilirsiniz ama değil. Tanık oluyorsanız ve algınız sizi yoruyorsa,bir de hepsi üstü üstüne geliyorsa eğer,yorgunluğunuz sizi öyle bir yıpratıyor ki sormayın gitsin. Dönüp şöyle diyorsun kendine,insanın olduğu her yerde her şey olabilir,sen tercihini kendin kullan ve dahil olabileceğin ya da kaldırabileceğin kadar yük edin