İŞARET ÇOCUĞUNUN SINAV KAĞIDI FİLİSTİN

SEVİL KÖSE sevil.kose.mehmet@hotmail.com

1 Temmuz 1940 yılında doğan şair Abdurrahman cahit zarifoğlu Ankara doğumludur. Şanlıurfa ’ilköğreniminin devamını Kahramanmaraş’da bitirir. Babası memur olduğu için sürekli il ve ilçe değiştirmek zorunda kalan şairimiz,gelecek yıllarda yazdıklarına şahitlik edercesine iyi bir gözlemi var.

Gökleri,göyüzünü çok seven şair,lise ikinci sınıfta Hava Harp Okuluna gider,üç yılını orda tamamlar .Bir jet pilotu olacakken,sağlık raporunda kulağında ve gözünde sorun çıkarLise yılını altı yılda tamamlar,üstelikde matematik ve edebiyat derslerinden kalarak.Lise dönemini bitirdikten sonra Kahramanmaraş’da vekil öğretmenlik yapan şair aynı zamanda gazetecilik yapmaya başlamış. Şiirler,makaleler,denemeler yazan şair Edebiyatın önemli isimleriyle de irtibat kurmaya başlar.Şair aynı zamanda dergi adamıdır. Diriliş,Mavere gibi dergileri Rasim Özdenören,Mehmet Akif İnan,Erdem Beyazıt gibi ustalarla birlikte çıkarırlar.

Şairin iç dünyasında yazmak gibi bir sancı başlaması,babasının annesinin üzerine evlenmesinden sonra iyice kendini gösterir.Sessizleşir,yazmak sancısı tutar ,içe yürüyüşleri zamanla daha çok artar.

‘’İŞARET ÇOCUKLARI  Şiirinde şair son kıtasını şöyle yazar.

Hep kaçarmış şehirlerden
Demir dağlarına
Uyuyunca toprak beşiğimde
Sahipsiz kalan
Ellerimden kayan aydınlık günlerim’’

Sahipsiz kalan,ellerinden kayıp giden çocukluğundan dem vuruyor.Abisine baba demek zorunda kalan şairin iç dünyası direk dış dünyasına yansır.’’ Anam kara ocağının taşlarına işaret koydu çocuklarını ‘’ diyor.

Kendi adıma işaret konan çocuk olarak hayat boyunca adı konmamış bir sancı iki tarafı keskin su verilmiş çelik bıçak gibi dolaşmak düştü payımıza. Her nedense o bıçak en çok kendi içimizde çevrildiği yerde döne döne bizim gibi çocukları hep yazmaya itmiştir.Kimbilir söylenecek sözümüz vardı,aldığımız yaraları kalemle sarmayı tercih ettik.

Dünya kadar derdi olan şair,en çok Filistin diye yazar.

‘’Filistin bir sınav kağıdı,Her mümin kulun önünde’’
Bir deli akıl çırpınıyor aramızda
Rızık korkusu can korkusu baş mesele
Çıplan dünyadan çıplan ve gövdenden
O büyülü çiçekleri yol arın bir kere
Başını eğmiş zalimleri dinlersin
Dersin 'lokmam ellerinde'
Filistin bir sınav kağıdı
Her mü'min kulun önündede gerçeği yaz

İçine kapanan,sessiz,yalnızlığı seven şaire tam da bu yüzden Aristo diyorlar.Babasızlığı bir türlü kabullenemeyen şair,ömrü boyunca bu iç ağrısıyla yaşayacaktır.
İstanbul’ a giderek Alman Dili Edebiyat Fakultesine yazılır. On yıl sürer eğitim hayatı. Kendine sığamayan şair arayış içine girer . Yaz tatilllerin bir balıkçının yanında çalışır. Sonra döner kendine şöyle söyler.Ben otostopla Avrupayı gezebilirim neden olmasın.Bütün kaçışları kendine olan şair yazdıklarının artık kitaplaşmasına karar verir.
İlk kitabı ve1967  ilk şiir kitabı olan İŞARET ÇOCUKLARI adlı şiir kitabını baskıya verir. Maddi anlamda da sıkıntıya girer. Tam yerlerine ulaşamayan şiir kitabının kalanını dayısının bürosuna koyar. Dayı şiir kitaplarıyla sobasını tutuşturur . Şair  yalnızlığı ve kimsesizliği üstelikte annesinin ocağın kara taşına işaret olarak koyduğu çocuk olan zarif adam için evlenme vakti geldi de geçiyordur bile.Necip Fazıl’ın aracı olmasıyla Van da Berat hanımla evlenir ve artık hayatının geri kalan kısmını iki kişi olarak geçirecektir.

Berat hanım, önceleri birbirimizi tanımakla zorluk çektik ama adı gibi zarif bir adamdı diye söz ediyor.Biz birbirimize bir yıl siz diye hitap ettik diye de ekliyor. Kızı  Fatma Betül ,Ayşe Hicret,Arife ve  oğlu Ahmet dört evlat sahibi olan şair babalarından söz ederken. Babamız sürekli taktiloda yazılar yazardı,biz oynarken bizden hiç rahatsız olmazdı diye de ekliyorlar. Betül Zarifoğlu ben herkesin babası eve gelince yazı yazıyor sanıyordum diyor.

Güzel bir baba olan Zarifoğlu kimbilir kendi babasından miras kalan işaret çocuğu olmasından kaynaklanan bu mevzuyu çocuklarına hiç söylememiştir bile,ya da yaşları küçük olduğu için anlatamamıştır.Çocuklar hakkında kitaplar yazan,şiirleri ile ödül alan şairin çocuk sevgisi çok üstün.İşaret çocuğu olan,arayışları hiç bitmeyen şairin hastalanması hiçten bile değildir.

 ‘’Acı çor getirir,Çor ölüm getirir diyen atalarımızın sözünü boşa çıkarmayarak şair hastalanmıştır.Pankreas kanseri olan şair 7 Haziran 1987 yılında İstanbul’ vefat etti.
Şair Çocukluğunun merdivenlerinden hep iner çıkar durur.Şiir dili ve uslubuyla kaleme döken şair genç yaşta kaybettiğimiz şairlerimizdendir.

Şairin beni derinden sarsan şiirlerinden biri de ACZ dir.Abdürrahim Cahit Zarifoğlu isminin baş harfelerinden oluşan şiiri insanı hizaya çeken niteliktedir.Sultan isimli şiir insanın acziyetini dile getiriyor gibi dursa da dua gibi bir şiir.
Seçkin bir kimse değilim,
İsmimim baş harfleri acz tutuyor
Bağışlanmamı dilerim.

Bu dizleri yazarken ‘’hayat boş bir rüyaymış’’  ‘’Seçkin bir kimse değilim’’geçen  ibadetler özürlü,eski günahlar dipdiri diyerek nasıl bir iç yürüyüşün atmosferinde dua gibi yazmış. Rabbe sesleniş sana zorsa bırak yanayım,kolaysa esirgeme,bağışlanmamı dlerim diye de ekliyor.

En büyük farkındalığı önce kendini tanımak olmuş.
Bir zarif adam geçti bu dünyadan İŞARET ÇOÇUĞU olarak.Herkes kendi işine baksın değil,herkes kendi içine baksın diyen şairin,içine baktığı yolculuğun en büyük kapladığı alan babasızlığın verdigi anasının ocağının kara taşlarına  Zarifoğlunu işaret olarak koymasıdır.