Savaşarak yaşadığım hayat her ne kadar beni yorsa da, en iyi bildiğim yoldan yürüyerek değil koşarak geçiyorum. Arkamdan atlı kovalıyormuş gibi, sırtımda yumurta sepeti var gibi, nefes nefese, biraz tedirgin, biraz öfkeli, biraz suskun. Her şeye geç kalmanın telaşı belki de.
İnsan hayallerinden arda kalanmış. Arda kalan tarafımı sırtıma alıp düştüğüm yollar beni yolda koymaz. Koymaz zira o yollardan geçerken yaşadıklarımın üzerine biraz çörek otu serpiyorum. Çörek otu bana bir ölüme çare olmadığını hatırlatırken, bir yandan da insanın yaşadıkları acıların bir hal çaresi bulunur olduğunu hatırlatıyor.
Çörek otunun felsefesini kalbime yazdım. Saçlarımdan aşağı döküldükçe çörek otları, bir mucize gibi geçip gidiyor acılar. Daha olmadı yerlere dökülen çörek otlarını tekrar ellerimle tek tek toplayıp yeniden döküyorum döküyorum başımdan aşağı.
Ayağa dokunmadık taşlar, gelip başınızda kışladığında, Olmaz değiniz ne varsa yaşadığınızda , kalabalıklar içinde yalnız kaldığınızda, söyleyecek onca şey varken susmak zorunda kaldığınızda, kalbinizin üzerinde bir sancı hissettiğinizde, özlediğinizde, çaresizliğinizde, öfkelendiğinizde, anlaşılmadığınızı düşündüğünüzde başınızdan aşağı çörek otu serpin.
İnsanın kefenine bile serpilen çörek otu. Acıyla yaşayıp duran insanı kolay çıkarır zor yokuşlardan. Tırmandığım dağlardan geri dönerken de kolay inemedim hiç. Zorlandığım yerde, kandığım yerde, kanadığım yerde bir avuç çörek otu serptim.
Herkes yaraları kanadığında tuz basar, ben çörek otu tozu. Yarayı bir siyahlık kaplar, durdurur kanamayı, çörek otuyla kabuk bağlar yaralarınız. Siz bile isteye kabuğu kaldırmadıkça, o yara kapanır gider.
Şiirler, mektuplar, türküler çörek otuna benzer, evet evet çörek otuna benzer. Ne alakası var demeyiniz. Bir çift kara göze yazılan şiirler, alına bağlanan kara çelgili türküler, çörek otu kokulu mektuplar. Kara toprağın dip dalgalarından gelen uğultulu, iniltili, kokulu çörek otu gibi yürekten yüreğe dökülen ayrı bir dili vardır.
Yetim çocuğun gözyaşlarına benzeyen çörek otu, yanaklarına süzüldüğünde, dökülen gözyaşı değildir, söz yaşlarıdır. Yetim çocuğun gözyaşlarını sildiğinizde mendilinize bir avuç çörek otu dökülür kalır. Bulutlar hep çörek otu biriktirir.
Ay gökyüzünde kaybolduğunda üzerine çörek otundan yorgan örter, yorganı kaldırdığında avuç avuç yıldız dökülür.
Hep sorarsın sana ne getireyim diye, bir avuç çörek otu getir uzak diyarlardan. Gel birlikte dökelim saçlarımızdan aşağıya şifa niyetine. Şifa niyetine diyorum, evet evet şifa niyetine. Bu kadar arsıza, bu kadar uğursuza denk gelmemizi kadere bağlayamayız ya en iyisi çörek otu serpelim ki arsızlar, uğursuzlar, nankörler , kem gözlüler uzaklaşsın gitsin bizden.
İster inanın, ister inanmayın, arınmak da çörek otuna dahil. Ne kadar çörek otu, o kadar arınmış olur insan tüm kötülüklerden. Çörek otu duasını da unutmayın, kırk bir tane Ayetelkürsü okuyup, tüm kötülükleri, tüm kötüleri Allaha havale edebiliriz...
YORUMLAR