İbrahim Günay

İbrahim Günay

[email protected]

Sivil Toplum ve İnsan

05 Mayıs 2025 - 00:02

Günümüz toplumlarının örgütlenme biçimi üç ayaklıdır. Bu ayaklar kamu, özel sektör ve sivil toplumdur.

Kamu ya da devlet; halkın can ve mal güvenliğini sağlamakla ve korumakla mükelleftir. Kamu, aynı zamanda halktan topladığı vergilerle insanların ihtiyaç duyduğu hizmetleri üretir. Bu hizmetler güvenlik, eğitim, sağlık gibi alanlarda olabileceği gibi; toplu ulaşım hizmeti, yol yapımı, su temini gibi yerel çalışmaları da kapsar. Devletler bunu yaparken toplumsal yarara odaklanır. Kar hırsı kamu ya da devlet hizmeti ile çelişen bir durumdur. Bu nedenle kamu hizmeti sürdürülebilir olmalı ve toplumsal yarara odaklanmalıdır.

Toplumsal düzenin ikinci ayağı özel sektördür. Toplumun ihtiyaç duyduğu bazı mal ve hizmetleri özel sektör üretir. Özel sektör kamunun aksine kar getiren ürüne odaklanır. Toplumsal yarardan çok işletmedin yararına odaklanır. Kamunun yaptığı düzenlemelerden doğrudan etkilenir. Temelde özel sektör halkın veya toplumun ihtiyacına odaklanır. Belli bir değer karşılığında insanların ihtiyaç duyduğu şeyi üretir. Bu nedenle toplumsal düzenin önemli bir aktörüdür. Ancak özel sektör de toplumsal yararı tamamen görmezden gelemez. Firmalar/işletmeler/fabrikalar mal veya hizmet üretirken, topluma/insana/çevreye zarar verirler. Bu zararı azalmak için toplumsal yararı düşünmeleri gerekir. Bu nedenle sosyal sorumluluk özel sektör için de önemlidir.

TOPLUMSAL DÜZENİN ÜÇÜNCÜ AYAĞI: SİVİL TOPLUM

Toplumsal düzenin üçüncü ayağı ise sivil toplumdur. Sivil toplum çeşitli özellikleri nedeniyle hem kamudan hem de özel sektörden ayrılmaktadır. Gönüllülük esası ile bir araya gelen insanlar sivil toplumu ve sivil toplum örgütlerini oluşturur. Kamunun elinin uzanamadığı, özel sektörün karlı bir iş olarak görmediği eksiklikleri sivil toplum tamamlar. Bir yönüyle de sivil toplum “özgür konuşma, bağımsız bir yargı sistemi gibi demokratik bir toplumu oluşturan” unsurların hayat bulması sağlar.
Devlet ile sivil toplum ilişkisi burada kritik bir öneme sahiptir. Devlet sivil toplumun alanına müdahale ettiğinde ya da tam tersi olduğunda ülkelerde kriz ortamı oluşur. Devlet denetleyici ve düzenleyici olmalıdır. Güçlü ve bağımsız sivil toplum örgütlerinin olduğu ülkelerin de güçlü olduğu görülür. Kamunun sivil toplumun alanına müdahale etmesi durumunda özgürlük ortamı, düşünce ve fikir zenginliği, toplumsal dayanışma, sağlıklı işleyen bir devlet düzeninin oluşması zorlaşır. Tam tersi olduğunda ise yani sivil toplum devletin alanına müdahale ettiğinde ise sivil toplumun devletleşmesi ve devletin de azınlık bir grubun tahakkümüne geçmesi tehlikesi ortaya çıkar.

DEVLET KURALLARI KOYAR VE DENETLER

Bu değerlendirmeler ışığında ülkemizde kamunun sivil toplum kuruluşlarına eşit mesafede olması gerektiğini söyleyebiliriz. Kamu sivil toplumun alanını genişletir, kuralları koyar ve denetler. Ancak hükümetlerin kendilerine bağlı sivil toplum örgütleri yaratması hem adalet duygusunu zedeler, hem de sivil toplumun gerçek işlevini yerine getirmesine engel olur. Bu nedenle devlete/hükümete yakın sivil toplum kuruluşu, devlete/hükümete muhalif sivil toplum kuruluşu ikililiği yaratılması, hem devletin hem de sivil toplumun yararına olmayacaktır. Devlet sivil toplum kuruluşlarının tamamını desteklemelidir. Bu demokrasi açısından vazgeçilmezdir. Hükümetin/devletin sivil toplum kuruluşu, muhalif sivil toplumu kuruluşu gibi ifadeler sivil toplumun felsefesiyle çelişir.

Sivil toplum ve devlet ilişkisinde temel nokta şudur: Devlet sivil toplum ile ilgili kuraları koyar ve bu kurallara uyulup uyulmadığını denetler. Belirlenen kurallara uygun hareket eden sivil toplum kuruluşları, ülkenin menfaatine çalışmaya devam ederler. Kural koyma ve denetleme işinin de evrensel normlara uygun olması ve özgürlükçü bir bakış açısıyla hazırlanması gerekir.  

Toplumsal barışın sağlanabilmesi, toplumda adalet duygusunun yerleşebilmesi, sivil toplum kuruluşları arasındaki siyasi çekişmenin kaldırılması ve sivil toplumun gerçek sivil toplum hüviyetine kavuşabilmesi için kamunun eşitlikçi ve adaletli bir yaklaşımla bu konulara yaklaşması gerekir. Bunun dışında yapılacak her şey havanda su dövmekten öteye bizi götürmeyecektir.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum