Geçtiğimiz günlerde Marmaray'da yaşanan ve sosyal medyaya yansıyan kavga, hepimizi derinden etkiledi. Günlük hayatın olağan akışında karşılaştığımız bu tür gerginliklerin, artık anında cep telefonlarımızla kaydedilip geniş kitlelere yayılmasının yarattığı tehlikeler üzerine düşünmek gerekiyor.
Birkaç kişinin arasında başlayan, belki de anlık bir sinir patlamasıyla alevlenen basit bir tartışma, aniden ulusal bir meseleye dönüşebiliyor. Bir zamanlar "komşular arasında kalacak" dediğimiz olaylar, şimdi bir tıkla milyonların önüne seriliyor. Bu durum, olayın kendisinden daha büyük ve endişe verici bir tablo çiziyor.
Sosyal Medya, Madalyonun Karanlık Yüzü
Sosyal medya, elbette bilgi akışını hızlandıran, farkındalık yaratan ve hatta adaletin tecelli etmesine yardımcı olan güçlü bir araç. Ancak madalyonun bir de karanlık yüzü var. Marmaray'daki kavga örneğinde olduğu gibi, anlık bir görüntünün, bağlamından koparılarak, yanlış yorumlanarak veya kişilerin üzerine etiketler yapıştırılarak yayılması, bireylerin mahremiyetini ihlal etmekle kalmıyor, aynı zamanda linç kültürüne zemin hazırlıyor.
Kavganın tarafları hakkında hiçbir şey bilmeden, o anlık görüntüye bakarak yorumlar yapma, hakaretler savurma veya suçlamalarda bulunma kolaycılığına kapılan binlerce kişi, aslında farkında olmadan bir dijital şiddet sarmalının parçası oluyor. Bu durum, olayın sıcaklığı geçtikten sonra dahi kişilerin hayatlarını olumsuz etkileyebilecek, geri dönülemez zararlar verebilecek sonuçlar doğurabiliyor.
“Beğen” veya “Paylaş” dan Önce İki Kez Düşünmek Gerekiyor
Peki, bu noktada bize düşen ne? Her şeyden önce, sosyal medyada gördüğümüz her görüntüye sorgulamadan inanmamak, bağlamı araştırmadan yargılamamak ve “beğen” veya “paylaş” butonuna basmadan önce iki kere düşünmek zorundayız. Bir videoyu paylaşırken veya bir yorum yaparken, bunun bir insanın hayatını nasıl etkileyebileceğini göz önünde bulundurmalıyız.
Ayrıca, bu tür olayların toplumsal karşılığını da sorgulamalıyız. Neden bu kadar kolay öfkeleniyoruz? Neden tahammülümüz bu kadar azaldı? Sosyal medyanın yarattığı sürekli teşhir hali, zaten gergin olan toplumsal yapıyı daha da kırılgan hale getiriyor olabilir mi?
Empatiyi Ön Planda Tutmalıyız
Marmaray'daki kavga, aslında bir uyarı işareti. Sosyal medyanın sınırsız gücünün, bilinçsiz ellerde nasıl bir silaha dönüşebileceğini gösteriyor. Hepimiz, dijital vatandaşlar olarak daha sorumlu davranmalı, empatiyi ön planda tutmalı ve klavyemizin ucundaki gücün farkında olmalıyız. Aksi takdirde, her geçen gün daha da kutuplaşan bir toplumda, sanal linçlerin ve dijital şiddetin mağduru olma ihtimalimiz artacaktır.
Kurban Bayramınız Mübarek Olsun
Geride bıraktığımız mübarek Kurban Bayramınızı can-ı gönülden tebrik ediyor, Kurban Bayramının; ailelerimize, milletimize, İslam âlemine ve tüm insanlığa hayırlar getirmesi temennisiyle, sizleri saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum.
Not: Allah nasip ederse haftaya yeni medya çağının yaydığı virüs “Dezenformasyon” konusuna değineceğiz inşallah.
YORUMLAR