Bir zamanlar, tarlalar arasındaki toprak ve kumlu yollar sadece birer geçiş güzergahı değil, aynı zaman da o köylerin yaşam damarlarıydı. Ya bir çiftçi traktörüyle sürüp yolun yarısını tarlasına dahil eder, ya yağmurlarla bataklığa döner, çizmelerin içi su dolar, kimi yerleri çöker, kışın çamur, yazın ise toz duman olur, yol dendiğinde insanın hedefine ulaşması gerekir..
Çok eskiden kağnıların gıcırtısı, At arabalarının sesi, çocukların çığlığı, büyükbaş hayvanlar ile koyun sürülerinin tozu bu yollara sinerdi. Bugün ise çoğu yerde sessizlik hakim. Ama bu sessizlik, huzurun değil, ihmalin sessizliğidir.
Arazi yolları, köylerin can damarlarıdır. Tarlalara ve bahçelere, yaylaya ve meralara otlatmaya, sulama oluklarına, ormanlık alanlara, kestirmeden komşu köy ve mahallelere, mezarlıklara, tarihi ve kültürel alanlara, (Ören yerleri, yatırlar ve eski çeşmeler) ulaşılır. Ancak çoğu yerlerin bir sahibi yoktur. Haritaya bakarsınız, “kamu yolu” yazar, sahaya gidersiniz, traktör bile geçemez. Kimi yerlerde moloz dökülmüş, kimi yerlerde ise “burası benim” diyerek çit çekilmiştir.
Oysa; arazi yolları, köylerde dayanışmanın ve üretimin en temel alt yapısıdır. Yol yoksa tarladaki mahsul de yoktur, yayladaki koyun da yoktur, köylerdeki yaşam da yoktur.En büyük mesele, bu yolların resmi olarak net bilinmemesi, ve sahipsiz kalmasıdır. Bu durum sadece ulaşım zorluğu değil, aynı zamanda üretim kaybı anlamına gelir.. Çiftçi tarlasına giremezse ekim ve dikim yapamaz; ürettiğini bu tarlalardan çıkarmazsa ürünleri çürür. Ürünler çürürse tüm halkımız bundan etkilenir.
Yakında gittiğim bir köyde, tarlanın kenarında söylenen şu cümle her şeyi özetliyor:
“Yolun sahibi olmazsa köyün de sahibi olmaz.” Yolu olan yerin, ticareti olur, üretimi olur, eğitimi olur, sağlığı olur. Yol insanları, köyleri, yaylaları, mezraları, fikirleri, akrabalıkları umutları birbirine bağlar.
Kırsalda yaşamın devam etmesi demek, köyden kente göçün durması demektir. Tarımın hayvancılığın ayakta kalması için arazi yollarının genişletilmesi be bakım yapılması şarttır.Belki de çözüm, bu yolları sahiplenecek bir sistemin kurulmasıdır. Ya köyün gençleri, ya mahalle muhtarlıkları, ya da yerel yönetimler bu yolların bakımını planlı bir şekilde yapmalıdır. Çünkü kırsalda yol, sadece toprak değil, bereketin, üretimin ve köyün kalbinin attığı yerlerdir.
Yol demek medeniyettir. Yolu olmayan tarla, köy, nefessiz kalmış bir beden gibidir. Ne olur tarla, bahçe, patika yollarımıza sahip çıkalım..
“Yol yoksa hayatta yok.”
YORUMLAR