DOĞAN ARISOY

DOĞAN ARISOY

[email protected]

EŞEK DEYİP GEÇME…

14 Ekim 2025 - 00:00

Eşek deyip geçme… O, insanlığın binlerce yıllık yol arkadaşıdır. Bir kere gittiği yolu asla unutmaz; öyle ki makbul kurban sayılan develere kılavuzluk edecek kadar güvenilirdir. Yokuşları bir mühendis gibi ölçer, matematik bir eğimle ağır ağır ama emin adımlarla çıkar. Bir kere düştüğü çukura ikinci kez düşmez, bastığı bataklığa bir daha basmaz.

Doğumu da kendine has bir vakar taşır. Sıpasını dünyaya getirirken kimseden yardım almaz, bakımını ve eğitimini kendi verir. Ona iyilik yapanı da kötülük edeni de asla unutmaz. Hafızası öylesine güçlüdür ki, yıllar sonra bile bir yolu ya da bir yüzü tanıyabilir. Bu yüzden “inatçılığı” diye bildiğimiz şey aslında zekâsından gelir. Tehlike hissettiğinde inatlaşmaz, sadece düşünür, değerlendirir ve öyle karar verir.

Gözleri harikuladedir. Yakından bakınca adeta içinde kaybolursunuz. Belki de bu yüzden bazı insanlara “eşek” demek, eşeklere yapılmış en büyük hakarettir. Çünkü gözlerin en güzeli eşek gözüdür.“ Kesinlikle eşek gözü, ceylan gözü güzeldir. Doğuştan sürmeli yaratılmışlardır”.
Buna karşılık, seslerin en çirkini de onun meşhur “anırmasıdır” .Kur’an-ı Kerimin Lokman süresinin 19. Ayet mealinde: “…. Çünkü seslerin en çirkini eşek sesidir.” buyurmaktadır. Ama o ses, kilometrelerce öteden duyulabilir; çünkü akciğerleri ve ses telleri eşsizdir.
Eşekler, atlara göre daha küçük yapılı ve kalın kemiklidir ama dayanıklılıkta çoğunu geride bırakır. Onlar sabırlı, güçlü ve inatla çalışan hayvanlardır. Çöl ortamına uyum sağlamış, suyu idareli kullanmayı öğrenmişlerdir. Yiyeceklerini seçerek, yavaş yavaş yerler; bu da sindirim sistemlerini korur.

Onların da bir ruh dünyası vardır. Sahibini özler, uzun süre görmediğinde hüzünlenir. Arkadaşlık bağları güçlüdür; eşini ya da yol arkadaşını kaybeden bir eşek, tıpkı bir insan gibi kedere gömülür. Fazla bağırış çağırıştan, kötü muameleden, yalnızlıktan hastalanabilirler.
Tarihin her döneminde uygarlıklara hizmet ettiler. Antik Mısır’dan Roma’ya, Mezopotamya’dan Anadolu’ya… Yük taşıdılar, tarlada çalıştılar, orduların izinde yürüdüler. Eşek sütü Kleopatra’nın güzellik sırrı oldu, günümüzde ise sabun ve krem olarak hâlâ değerini koruyor. Dinî metinlerde sabrın ve tevazunun sembolü sayıldılar.

Bugün de köylerde sürü bekçisi olarak kurtlara, yabani köpeklere karşı koyuyorlar. Hatta kimi yerde terapi hayvanı olarak bile görev yapıyorlar. Ortalama 25-30 yıl yaşayan bu dostlarımız, düzenli bakım, temiz ortam ve dengeli beslenmeyle uzun yıllar sadakatle yanımızda kalabiliyor.
Kısacası, eşek deyip geçmeyin… Çünkü eşek, sabrın, zekânın, dayanıklılığın ve sadakatin adıdır. Onu tanıdıkça, hak ettiğinden daha az değer gördüğünü fark edersiniz. Ve belki de asıl eşeklik, eşeği küçümsemekte gizlidir.
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum