Birilerinin Hastane ziyaretinde; annesi, ameliyat olmuş oğlunun başında sessiz sedasız ağlıyordu. Annenin bu gözyaşları, bir “merhamet ağlaması” mıydı?
Ahmet Bey’e gittim, babası vefat etmişti. “Başın sağ olsun” dedim ama o, durmadan ağlıyordu. Bu, bir tür babasından kopuş ağlaması mıydı?
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “Ağlayamıyorsanız hüzünlenin. Zira hüzünlenmek de ağlamaktan sayılır.” Bir başka hadisinde ise “Tetebâkû” diyerek “Ağlayamıyorsanız bile, ağlıyormuş gibi yapın” buyuruyor. Demek ki gözyaşı o kadar güzel ki, taklidi bile güzel… Öyleyse hakikati kim bilir nasıldır?
Efendimiz’in (s.a.v.) oğlu İbrahim’in son anlarında yaşanan sahne de gözyaşının mahiyetini bize gösteriyor. Abdurrahman bin Avf (r.a.) Peygamberimiz’i ağlarken görünce şaşırmış ve “Ya Resûlallah! Siz de mi ağlıyorsunuz?” diye sormuştu.
Efendimiz (s.a.v.) ise şöyle buyurdu:
“Ben size iki çeşit ağlayışı yasakladım: Nimete kavuşulduğunda eğlence ve oyun bağırışı; musibet anında ise yüz göz tırmalamak, üst baş yırtmak. Benim bu ağlamam ise şefkatin eseridir, acımadan ibarettir. Merhamet etmeyene merhamet edilmez.”
Ve ardından gözyaşlarını tutamayarak şöyle dedi:
“Göz yaş döker, kalp teessür duyar. Biz, Rabbimizin razı olacağı sözden başkasını söylemeyiz. Vallahi ey İbrahim, senin ayrılığın bizi fazlasıyla mahzun etti!”
Ağlamak, kişiyi rahatlatır; daha sağlıklı düşünmeye, içsel hesaplaşma yapmaya yardımcı olur. Acı, keder, kayıp, çaresizlik, tasa, kaygı, suçluluk, hatta sevinç… Hepsi gözyaşına yol açabilir. Aslında ağlama anı, insanın kendisiyle baş başa kaldığı en özel anlardandır.
Birçok kişi özellikle erkekler ağlamayı acziyet sayar. Oysa ağlamak, gerçeği bütün çıplaklığıyla görmektir. Duygusal bir boşalmadır; ruhun, dar bir vadiden geniş bir ovaya akması gibidir.
Gözyaşlarımızdan utanmamıza gerek yok. Göz yaşları, katılaşan kalplerimizin üzerindeki kiri, pası temizleyen bir yağmur gibidir. Ağlamak, insanın kendisine karşı duyduğu merhametin en saf hâlidir. Çünkü gözyaşının temelinde sevgi, merhamet ve hayal vardır. Katı kalpli, hayal gücünden yoksun kimseler kolay kolay ağlayamaz.
Ağlayan kişi, sevebilen ve merhamet gösterebilen kişidir. Ağlamakla sevebilmek, merhametin iki kardeşidir.
Ağlamak bir acizlik değil, merhametin dili olsa gerek...
YORUMLAR