DETSELİ MEHMET CEVİZ HOCA

DETSELİ MEHMET CEVİZ HOCA

[email protected]

"YILANIN KUYRUK ACISI"    

19 Mayıs 2025 - 00:00

        Bulunduğumuz çağda; olaylar politikalar, sosyal medyada veya normal hayatta insan ilişkilerinde dönen dolaplar, yılan hikayesine dönen, kafa döndürücü gelişmeler menfi veya müspet bir şekilde hızla ilerliyor. Maddi çıkarlar öne geçmiş, insani, ahlaki ve İslami değerlerin ayaklar altına alındığı zamanda yaşıyoruz. Menfaatler, ihtiraslar, çıkar amaçlı dostluklar almış başını gidiyor. Kimin kiminle dost olduğu, çıkar amaçlı çarkların hızla döndüğü devri alem yaşıyoruz. İbret almak ders çıkarmak, yapılacak  işleri kırk düşünüp ondan sonra yapmak gerekiyor. ihtirastan, haramdan, kul hakkından uzak kalmak gibi değerlerimizin de hatırlatılması açısından; insan ile yılan, insan ile ayı arasındaki dostlukları anlatan ve kiminle dost olunacağı veya olunmaması gerektiğini izah eden iki adet masalımsı hikayeyi siz kıymetli okurlarıma aktarmak istiyorum. Akıcı bir üslupla okumanız dileğiyle..        
 

      Develer tellal iken, pireler berber iken,bir oduncu ormanda odun keserken çalıların arasında bir yılana rastlar. Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başına vurmak üzereyken bir an yılan ile göz göze gelir. Yaradana olan aşkı yılan bile olsa, yaratılana merhameti yansımış ve yılana vurmaya kıyamamış.   Yılan da duygulanmış ve dile gelerek;“Ey insanoğlu, sen bana kıyamadın, bende sana iyilik edeceğim” der. Bir kör kuyuya dalar ve kaybolur. Biraz sonra ağzında bir altın  ile döner ve ”Bundan böyle ömür boyu sana her gün bir altın vereceğim!” der. Oduncu altını alır ve altını bozdurarak evine gider. Evinde o gün şenlik olur. Ailesi de dahil hiç kimseye olanı biteni anlatmaz. Herkes sadece oduncunun çok çalıştığı için durumunun düzeldiğini zanneder. Oduncu yıllar boyu her gün o kör kuyunun başına gider, yılan ile buluşur ve altınını alır.

Günlerden bir gün oduncu ağır hastalığa yakalanır. Kuyunun başına gidemez olur. Birkaç gün geçince bolluğa alışmış evinde darlık başlar. Oduncu oğlunu yanına çağırır ve yılanın sırrını ona anlatır. ”Oğlum, Kör kuyunun başına git ve oğlum olduğunu yılana söyle; yılan sana altın verecek!” der. Oğlu, babasının bu anlattığına inanmaz. Ancak yine de bahsettiği yere gider. Yılan önce korkup saklanır. Sonra ortaya çıkar. Onun oduncunun oğlu olduğuna iyice kanaat getirince de kuyuya inip bir altın getirir. Oğlan, önce inanmadığı hikayenin gerçek olduğunu görünce hırsa kapılır ve; ”Kim bilir daha ne kadar altın var kuyunun içinde!” diye düşünür. Hırsla yılanı öldürmek için bir hamle yapar. Ancak ıskalar ve yılanın kuyruğunu koparır. Yılan da can havliyle dönüp oğlanı sokar ve onu zehiriyle öldürür. Akşam yaklaşıp da oğlu eve gelmeyince oduncu iyice endişelenir. Hasta yatağından sürünerek bile olsa kalkarak  kuyunun başına gider. Oraya vardığında oğlunun cansız bedeni ile karşılaşır. O anda Yılan da  görünür. Yılan kanlar içinde ve kuyruğu kopmuş vaziyette görür. Oduncu yaşanan durumu anlar ve çok üzülür. Bir yanda canının parçası oğlu yerde cansız şekilde yatıyor, diğer yanda da yıllardır velinimeti olan yılanda yaralı. ”Hatalı olan oğlum olmalı!” diye düşünerek yılandan özür diler. Yılana: “Tekrar dost olalım!” der. Yılan ise acı acı gülümseyerek: ”Çok isterdim ama sende bu evlat acısı, bendede bu kuyruk acısı varken biz artık dost olamayız!”der. Böylece hikaye sona erer.

    İnsan İle Ayının Dostluğu.
        Ormanda,bir ayıya boğa yılanı musallat olmuş beline sarılarak ayıyı sıkıştırmaya başlar.Ayı can havliyle bağırmaya başlar. Çevreden yardım istercesine bağırmaya başlar. Oradan geçmekte olan bir adam bağırmayı duyarak olay yerine bir çırpıda koşar ve gelir. Kılıcını çekip yılanı oracıkta öldürür. Ayı da rahat bir nefes alır. Ayı, kendisini kurtaran adamın peşini bırakmaz: “Hayatımı kurtardın, seninle dost olmak ve hizmetine girmek istiyorum” der. Adam istemez ancak, ayının üstelemesine de daha fazla dayanamayarak: “İyi o halde gel peşimden” der. Gel zaman git zaman, ayı adamın evinin eşiğinden ayrılmaz olur. Konu komşu durumun vahametini anlamış olmalı ki, adamı uyararak: “Ayıdan dost olmaz. Ahmak dosttansa akıllı düşmanın olsun. Başına bir bela geleceğinden endişeleniyorum” derler. Ancak, adam ayının yakın ilgisini gördüğünden farklı düşünmeye başlar ve “Beni kıskanıyorlar. Ayı gibi güçlü bir yardımcım olduğu için beni çekemiyorlar” düşüncesiyle uyarıları dikkate almaz. Gel zaman git zaman adam, oduncu bir gün ormana  ayı ile birlikte odun kesmeye gider. Tabi ayı da yanında..! Adam bir hayli odun toplamak için çalışır ve odunları istif  ederken yorulur. Soluklanmak üzere bir gölgeye uzanır   ve uyuyakalır. Ayı da yanına çöker. Biraz sonra bir sinek adama musallat olur. Adamın yüzüne konar. Ayı efendisini iyilik olsun diye sineği kovar. Sinek bir müddet sonra yeniden gelerek adamın yüzüne tekrar konar. Tekrar konan sineğe kızan  Ayı, bu defa koşarak gidip iri bir taş kapıp getirir. Olanca kuvvetiyle adamın yüzündeki sineğe taşı vurur. Adam oracıkta ölür. Ayı adamı Kan revan içinde öldüğünü görünce “Ne yaptım ben dostumu öldürdüm diye ah vah edip bağırarak sızlanır, Ama iş işten geçmiştir. Haliyle adam dostlarının uyarılarını dinlememenin cezasını ölümüyle öder ve hazin bir sonu olur. Zaten kıymetli okurlarım ne demek istediğimizi  anladı!

  İçi dışı bir, dost gibi dost olan dostlarla olmak dileğiyle.. Selam ve Dua ile Kalın…
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum