İyilik yapmaktan vazgeçmeyin. Yapılan her iyilik ya bu dünyada yada vefat ettikten sonra ahirette veya geride bıraktığınız ailenize, çocuklarınıza mutlaka olmadık yerlerde ve zamanlarda Allah, yapılan iyiliğin karşılığını size ulaştırır. İyilik yaptım hep kötülük buluyorum, veya iyilik kötülük getirir, gibi sözler veya birçok iyiliğe karşı yapılan kötülük ve hainlik örneğinin yaşandığı, insanlara güvenim kalmadığı şu çağda; “İslam’ın iyiliği emredip kötülüğü nehy etme” olan toplumsal ve sosyal sorumluluğu her Müslümanın üzerinedir. Elbette! tedbirli olmak; beşer olan insanın şaşabilir, Şeytan ve nefsine uyabilir duygusu ile hareket etmektir. Zaten yapılan iyilikler, Allah rızası için yapılır. “İyilik yap denize at, balık bilmezse halik bilir.” Atasözü de bunu ifade etmektedir. Unutmayalım daima iyilik ve iyilerin kazanacağını yüce Allah bize “İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir.”(Rahman suresi 60.ayet) buyurmaktadır İyilik toplamak ve hayır duası almak, çetin çetrefilli bir yolda yürümek gibidir. Ama sonunda insanın ruhu huzur bulur. Gönül rahatlığı bir hayat yaşar. Çöllerde aç ve susuz kalmış birine, babasının bir insana yaptığı iyiliğe karşılık o insanın karşısına çıkarak tüm ihtiyaçlarının karşılanması, Susuz hayvanı su ihtiyacını gideren bir insanın cennetle müjdelenmesi gibi bir çok iyiliğe karşılık ansızın gelen müjde. Sonsuz rahmeti Olan yüce Allah’ın tüm imkanları iyilik yapana seferber edeceği unutulmamalıdır. Siz siz olun, aç olanı, susuz olanı görün ve iyilik yapın. Maddi veya manevi zorda olanın yardımına koşun. Hayvanların su ihtiyacını, yeme ihtiyacını gidermeye çalışın. Yoksul öğrencilere burs vermeye çalışın. Ev sahibi iseniz kiracıyı, iş sahibi iseniz çalışanınıza şefkat ve merhamet kollarınızı açın. Kötülükten uzak durun. Allah Resulünün kızı ile nişanlanan, sonra Hz. Muhammed (s.a.v)’e peygamberlik geldikten sonra zulm ederek ayrılıp kötüleyen, İslam düşmanı amcası Ebu Leheb’in oğlu Utbe’ye Hz. Peygamberin Utbe için; , Allah'ım bir itini ona musallat et” dediği kısa zaman sonra da bir aslanın bir yolculuk esnasında bir topluluk içinde iken sadece Utbe'yi parçalayıp gittiği olayını bilmek ve kötülere, iyilerin ahının mutlaka tutacağı gerçeği unutulmamalıdır.
Şimdi sizlere alıntı yaptığım iyiliğin iyilikle karşılık bulduğu fabl türü hayvanlar aleminden bir hikaye aktarmak istiyorum. Umulur ki, kalbi çölleşmiş merhamet namına toz kalmamış, öldürülen; çocukları, kadınları, insanları hayvanları umrunda olmayanlar belki ibret alırlar! “Sonbaharın tam ortasında, güçlü bir rüzgâr ormanı baştan başa geçti. Gökyüzü koyu bulutlarla kaplandı, yapraklar dizginlenemeyen bir girdapta çılgınca dans ederek savruldu. Bu fırtınanın ortasında, tarlaların üzerinden uçan bir karga, yaşlı bir meşenin buruşuk dalına şiddetle çarptı. Boğuk bir gaklamayla yere çakıldı; kanatlarından biri kırılmış, sarkıyordu. Karga ayağa kalkmaya, kanatlarını açmaya çalıştı ama vücudunu delen keskin bir acı onu durdurdu. Tek başına başaramayacağını anladı. Başını gökyüzüne, daireler çizen kuşlara kaldırdı ve umutla dolu bir çağrı gönderdi: “Yardım edin… Uçamıyorum artık… O sırada oradan geçen bir saksağan onu görüp alayla güldü: “Yüksekte uçan, hepimizi küçümseyen sen… Şimdi yardım mı istiyorsun? ”Bir ardıç kuşu, bir ispinoz, hatta bir alakarga onun arkasından uçuyordu. Hiçbiri durmadı. Bakışlarında ya küçümseme ya da ilgisizlik vardı. Karga başını eğdi. Yalnız, aç, yaralı… Umudunu yitirmeye başladı. Ama o anda, yakınlardaki bir çalının içinden, ince ve nazik bir ses yükseldi: “Sana yardım ederim eğer küçük gücümden korkmazsan.” Bu bir serçeydi. Küçük, sade, ağacın kabuğu kadar gri. Ağzında bir parça bayat ekmek taşıyarak sıçrayarak yanına geldi. Sonra geri dönüp bir damla su getirdi, kuru yapraklardan bir barınak yaptı, meşenin dibine bir yuva kurdu. “Neden bunu yapıyorsun?” diye fısıldadı karga, şaşkınlıkla. “Çünkü yaşıyorsun. ve ben düşseydim, birinin gözünü kaçırmamasını isterdim.” Günler geçti. Karga, önce kıpırdayamazken, serçe onu besledi, ısıttı, başında bekledi. Ekmeğini paylaştı, ormandaki hayatı anlattı, soğuk gecelerde ona kol kanat gerdi. Ve nihayet karga yeniden kanatlarını açabildiğinde, ilk düşündüğü kendisi değil, ona en değerli dost haline gelen o küçük kuş oldu. İlkbahar, ışık ve şarkılarla geldi. Ama bir sabah, serçe açıklıkta tohum toplarken, bir doğan çalılıklardan fırladı. Her şey çok hızlı oldu. Serçe ötme fırsatı bile bulamadı. Fakat birden gökyüzünü siyah bir gölge yardı. Karga, artık güçlü ve heybetli, avcının üstüne atıldı. Kanatları öyle sert çarptı ki hava ıslık gibi uğuldadı. Doğanla doğrudan çarpıştı ve onu kaçırdı. “Beni kurtardın…” diye fısıldadı serçe. “Hayır, önce sen beni kurtardın,” dedi karga. Ve artık biliyorum ki, iyilik kanadın genişliğiyle ölçülmez. En küçük göğüste bile kocaman bir kalp atabilir.
Kendinden zayıf görüneni asla küçümseyip alaya almamalı. Önemsiz sandıkların, en sağlam dayanakların oluverir.Karşılık beklemeden yapılan iyilikler, en beklenmedik anlarda ama en çok ihtiyaç duyulan zamanda size geri döner. “Kim bir iyilik yaparsa, yaptığının ön katıyla mükafatlandırılacaktır. Kim de bir kötülük yaparsa, ancak o kötülüğe denk bir ceza görecektir.”(Enam suresi 160.ayet) “Kim Allah için bir iyiliğe aracılık ederse, onun sevabından bir pay vardır. Kimde kötülüğe aracılık ederse, onun da günahından ona bir pay düşer. Allah her şeyi görüp gözeten ve karşılığını verendir.”(Nisa suresi 85. ayet.)
Selam ve Dua ile Kalın…
YORUMLAR