…….. 1932’de Niyaz Hacı ve Sâlih Darga liderliğindeki ayaklanma Musul Maksut, Mahmud Muhiti, Hâfız Beg, Mehmed Emin Buğra, Sâbit Dâmolla, Osman Beg, Şeref Han Töre gibi liderlerin de katılımıyla bütün Doğu Türkistan’a yayıldı. İli vilâyeti ve Urumçi’ye bağlı birkaç kaza dışında bütün Doğu Türkistan kurtarıldı ve Kâşgar’da Şarkî Türkistan Cumhuriyeti ilân edildi (Kasım 1933). Cumhurbaşkanlığına Hoca Niyaz Hacı seçildi, hükümet Sâbit Dâmolla tarafından kuruldu. Çinli Müslüman General Ma Chung-yen, Doğu Türkistan üzerine yürüyünce Sovyetler Birliği müdahale etti. Sovyetler’le çarpışmalarda yenik düşen General Ma 21 Mart 1934’te Kâşgar’a girdi, Doğu Türkistan hükümeti Kâşgar’dan çekildi. Hoten’i Çinliler’den kurtaran Mehmed Emin Buğra da Sovyetler karşısında tutunamadı. Sonunda Sovyetler’in barış teklifini kabul etmek zorunda kaldılar. Anlaşmaya göre bağımsızlık taraftarları idarede kalacak, fakat Çin’den ayrılmayacaklardı. Sovyetler Birliği, 1937 yılına kadar hiçbir yerden yardım alamayan bu Türk cumhuriyetine son verdi. Başta Hoca Niyaz Hacı olmak üzere bağımsızlık taraftarları öldürüldü.
Şarkî Türkistan Cumhuriyeti, Kulca’da (Yining) Çin’e karşı ayaklananlar tarafından yeniden kuruldu (7 Ağustos 1944). 16 Eylül 1944’te Kazaklar isyan ederek 8 Ekim’de Nilka’yı işgal ettiler. 1945 başında Kazaklar, Altay ve Tarbagatay bölgelerini alıp İli’deki isyana katıldılar. Devlet başkanlığına Ali Han Töre, yardımcılığına Kulcalı Hâkimbeg Hoca ve Buğra Han getirildi. Bir süre sonra Ahmed Can Kasımî duruma hâkim oldu. Yeni kurulan orduda 25.000 asker vardı. Kazaklar’dan Osman Batur’un idaresinde ise 20.000 atlı bulunuyordu. Eylül 1945’te Urumçi’ye doğru ilerleyen ordu ile Kuomintang’ın ordusu Manas yakınlarında karşı karşıya geldi. Kuomintang Sovyetler’e başvurunca Ali Han Töre, Sovyetler Birliği’ne kaçırıldı ve herhangi bir çarpışma meydana gelmedi. 1946’da Sovyetler Birliği’nin baskısıyla Şarkî Türkistan Cumhuriyeti ile Hsin-chiang eyalet hükümetleri birleştirildi. Başkanlığa Chang Chih-chung getirildi, Ahmed Can Kasımî yardımcısı oldu. Ancak bu durum uzun sürmedi, Ahmed Can Kasımî kendi bölgesine döndü. 1947’de Mesut Sabri Baykozı’nın başbakanlığını, İsa Yusuf Alptekin’in genel sekreterliğini yaptığı mahallî bir hükümet ilân edildi, fakat bu da uzun ömürlü olmadı. Çin Komünist Partisi, Doğu Türkistan’ı ilhak amacıyla Teng Li-k’un’u görüşme için yolladı. 27 Ağustos 1949 tarihinde Almatı’dan Pekin’e gitmek üzere yola çıkan uçak, içinde Ahmed Can Kasımî, Abdülkerim Abbasov, Delilhan Sugurbayov, İshak Beg Mononov gibi cumhuriyetin önderleri olduğu halde ortadan kayboldu. 20 Ekim 1949’da bu devlet yıkıldı. Aralık ayında komünist Çin devrimini yapan Çin Kızılordusu tarafından son defa işgal edildi. Doğu Türkistan 1 Ekim 1955’ten beri Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı olarak Hsin-chiang Otonom Cumhuriyeti (Sinkiang/Sincan Uygur Özerk Bölgesi) adıyla anılmakta ve günümüzdeki geniş Çin topraklarının altıda birini kaplamaktadır.
Türkistan ayrıca bugün Kazakistan’da bulunan Yesi şehrinin adıdır. Şehir Güney Kazakistan eyaletinin merkezi Çimkent’e 156 km. uzaklıktadır. XII. yüzyıldan sonra Yesi adıyla kaynaklarda geçerse de kalıntılarından bir ize rastlanmamıştır. Yezdî’nin (XIV. yüzyıl) Ẓafernâme’sinde adı Türkistan olarak da geçer. Burası Türkler’in İslâmiyet’e geçişini sağlayan Ahmed Yesevî’nin yaşadığı yer olarak ün kazanmıştır. Yeseviyye tarikatının kurucusu Ahmed Yesevî’nin nisbeti Yesi şehrinedir. Özellikle Timur’un 1396’da onun mezarının bulunduğu yerde yaptırdığı türbe sonraki devirlerde şehrin öneminin sürmesini sağlamıştır. Ahmed Yesevî “Hazret-i Türkistan” adıyla anıldığı için şehrin Türkistan adı buna bağlanmaktadır.
Çin Halk Cumhuriyetinin Komünist Partisi ve rejimi sessiz sedasız, Yıllardır Doğu Türkistan’da bulunan Uygur müslüman Türk milletini asimile etmeye, tüm insani haklarını elinden almaya dinî ve milli kimliklerini dahi ellerinden almaya devam ediyor. Gelen haberler hiçte iç açıcı değil. Aile değerlerini yok etmeye, Çinliler ile aile karışımı yaptıkları pis emellerinin uyguladıkları Ahlaksız BİR yöntem uyguladıkları haberlere yansımaktadır. İnançları ve dini ve milli kültür geleneklerini yaşamalarına asla fırsat vermedikleri gibi Nüfuslarını bitirmeye Tüm Kıymetli değerlerini yok etme politikalarını ve zulümlerini sürdürmeye devam etmektedirler. Bu Mazlum milletin feryatlarını duyan yok.Terkedilmişlik içerisinde ve despot yönetimin altında mücadele etme imkânları da kalmamış.Hem milli hem dini kardeşlerimiz olan Mazlum millete karşı,vicdan ve merhamet sahibi tüm insanların gördükleri zulüm ve asimile edilmesine Karşı duyarlı olmak, unutmamak ve unutturmamak İçin Dünya’ya ve İnsanlığa haykırmak insanî ve kardeşlik görevimiz olmalıdır.
Mazlum ve mağdur Müslüman Türk olan Uygur halkının en kısa zamanda kurtuluşa ermeleri, zalimlerin de en kısa zamanda kahrolması dileği ve temennisiyle. Selam ve Dua ile
YORUMLAR