Bir hikaye vardır. “Ahlak kardeş, seni kaybedersek nerede buluruz? Ahlakın cevabı “Beni kaybederseniz asla bulamazsınız” diye Tam da o zaman bu zaman. Ahlak kaybolmuş edep yok olmuş insanlık azgınlaşmış. Aşırı lüks tüketim, zevk ve sefa içerisinde kaybolmuş, Tüm değerleri yok sayıp utanmadan sıkılmadan, haram helal düşünmeden, ahde vefa, minnet duygusu fakiri olmuş, bir çok insan, kendini hızla cehenneme attırmak için yarışır vaziyetteler. Bir çok insan hayatın; yemek içmek, eğlenmek meşru olmayan bir hayat hayal edip yaşayabilmek gayretinde. Kader, nasip, ahiret, hesap günü gibi inanç değerlerine inanmadığı gibi, isyan içerisinde. Ağzından kelimeler çıktığı gibi sağa sola savurmakta. Kelimeleri beyninde pişirmeden ham ham dilinden salıveren insan sayısı haddinden fazla. Sanki Allah ile savaş halinde. Unutulmamalıdır ki! Allah ve İslam ile yapılan hiç bir savaşı kazanamamışlar ve asla kazanamayacaklarını kendileri de bildiği halde inatla devam alçaklıklarına devam etmektedirler. Tüm bunlara rağmen zalimde cennete gitmek istiyor mazlumda cennete gitmek istiyor. İnançlı da, inançsız da cennete girmek istiyor. Kısacası herkes cennete girmek istiyor. Ama cennete giden yoldan bir çok insan gitmiyor.
Peki cennete kim girecek? Onun cevabını da Kur'an ve İslam açık ve seçik beyan etmektedirler. 23 aydır mazlum Gazze halkına soykırım uygulayan siyonist İsrail'e karşı göstermelik kınama haricinde bir çok İslam ülkesi özellikle birkaçı hariç umurlarında bile değildir. Özellikle Filistin'e komşu ve yakın ülkeler emperyalist ve siyonist güçlere yuları kaptırmışlar veya onların gizli adamları gibi davranış sergilemektedirler. Avrupa diğerleri de timsah gözyaşı dökmektedirler. Özellikle İsrail'in kurulmasını sağlayan iki yüzlü İngiltere ise hem nalına hem de mıhına vurmaya devam ediyor. İslam dünyasında ve özellikle ülkemizde siyonistleri destekleyen ve onları savunacak kadar insanlıktan çıkmış narsist yapıda ecdat ve İslam hainleri bulunmaktadır. Bunun yanında Müslüman ülkelerde ve ülkemizde ona buna kızma bahanesi yaparak zındık olarak İslam’dan ayrılma örnekleri varken, Gazze’ de ki soykırıma uğrayan ve yokluk içerisinde bir avuç insanın ülkesini canla başla savunmasını örnek alıp, yüzbinlerce Avrupalı ve dünyanın diğer ülkelerinden merhamet sahibi insanların İslam’a girmesi belki de, İslam’ın ve Müslümanların yeniden doğuşunu Allah insanlığa izlettirmesi olacaktır. Çünkü Allah (c.c): “ Eğer topyekün seferber olmazsanız, Allah sizi acı bir azaba uğratır ve sizin yerinize başka bir topluluk getirir de siz savaşa çıkmamak ile onun dinine zerrece zarar veremezsiniz. Çünkü Allah her şeye kadirdir.” (Tevbe suresi 39.ayet)buyurmaktadır. İslam’ın ilk doğuşunda Hz. Peygamber ile birlikte inananları üç yıl boyunca ablukaya alıp aç ve çaresiz bırakıldığı gibi Gazze halkını da günümüz Ebu Cehilleri ve Haybere sürgün edilen siyonist Yahudileri, havadan karadan ablukaya alması da geçmişteki ablukaya benzemektedir. Mutlaka yüce Allah Hz. Musa’yı, Firavun’un sarayında yetiştirdiği ve Firavun'u Kızıl Denizde boğdurduğu gibi, Hz. İbrahim’i ateşe atan Nemrut’u bir topal sinekle yok ettiği gibi siyonistleri ve İslam düşmanlarını da helak edecektir.
Okumayan incelemeden araştırmayan bir millet haline geldik. İslam’dan bihaber dini bilgilerde cahil kalmış bir toplum olduk. Buna rağmen kiminle konuşulsa İslam profesörü olmuş. İnsanlar kafalarına göre fetva verir olmuş. Hatta bazılarına peygamber yetkisi bile vermiş ahmaklar bulunmaktadır.
Millet olarak dinen ve ilmen düştüğümüz içler acısı halimizi anlatan ve gerçek yaşanmış hikayeyi siz olur kardeşlerimizle paylaşmak istiyorum.
1593-1634 yıllarında Sultanahmet’te doğup-yaşayan Bekri Mustafa’nın adında bir şahıs varmış. Onun, kendini genç yaşında “içki”ye verdiğini, “gece-gündüz içtiği” için Bekri namıyla ün yapmış ve 41 yaşında ölmüş. Bekri Mustafa, yoksul bir mahallede,“Küçük Ayasofya Camii”nin önünden geçmektedir.O sırada musallada bir tabut vardır,Fakat namazı kıldıracak imam ortalarda yoktur. Cemaatin, beklemekten canı sıkılır ve başında kavuğu, Sırtında cübbesiyle oradan geçen Bekri Mustafa’yı; “Hoca” zannederek namazı kıldırmasını söylerler. “Yok, ben hoca değilim” dese de, Dinlemezler ve zorla öne geçirirler. Bekri Mustafa namazı kıldırdıktan sonra tabutun örtüsünü açar ve ölünün kulağına bir şeyler fısıldar. Cemaat, ölüye ne söylediğini merak eder. Bekri Mustafa gülerek cevaplar: “Sen şimdi aramızdan ayrılıp ahirete gidiyorsun. Eğer orada, bu dünyanın ahvalini sana sorarlarsa, Bekri Mustafa Ayasofya’ya imam oldu dersin. Onlar durumu anlar. dedim…” Selam ve Dua İle Kalın…
YORUMLAR