DETSELİ MEHMET CEVİZ HOCA

DETSELİ MEHMET CEVİZ HOCA

[email protected]

FAHRETTİN PAŞA,NAM-I DİĞER   " ÇÖL KAPLANI"   –1–

15 Aralık 2025 - 22:26

      Türk islam tarihinde birçok kahramanlık hikayelerine  konu olmuş,sayısız mümtaz şahsiyetlerimiz vardır. Ne acıdır ki! millet olarak bir çoğunu tozlu raflar da kaybolmuş ve unutulmuştur.Batı kültürü ve özentisi ile kendie cdadımız yok sayılmış,buna karşılık, batının tarihi şahsiyetleri ezbere bilinir hale gelmiştir. Bilmemiz gereken binlerce kahraman komutanlarımızdan ve kıymetli değerimiz olan çöl kaplanı olarak da bilinen Fahrettin paşadır.

    Fahrettin paşa;Osmanlı hakimiyeti altında iken Bulgaristan’ın  Rusçuk bölgesinde dünya ya geldi.Asıl adı Ömer’dir. Soyadı kanunu  nedeniyle Türkkan soyadını almıştır. Babası Mehmed Nahid Efendi, annesi Bali oğullarından Fatma Adile Hanım’dır. Doksan üç Harbinden sonra,ailesiyle birlikte İstanbul’a gelen Ömer Fahreddin 1888’de Harp Okulu’nu, 1891’de Erkan-ı Harbiye’yi bitirdi ve kurmay yüzbaşı olarak orduya katıldı. Balkan Savaşı sırasında çatalca savunmasındaki başarısıyla Edirne’nin geri alınmasında rol oynadı. Osmanlı Devleti 1914’te I. Dünya Savaşı’na girdiği vakit miralay rütbesiyle Dördüncü Ordu’ya bağlı 12. Kolordu komutanı olarak Musul’da bulunuyordu.25 Kasım 1914’te Mirlivalığa (Tuğgenerallik)’e terfi etti. 26 Ocak 1915’te 12. Kolordudaki  vazifesine ilaveten dördüncü Ordu komutan vekilliğine getirildi. Burada bir yandan tehcire tabi tutulan Ermenileri yerleştirirken bir yandan da Urfa, Zeytun, Haçin, Musadağı Ermeni  ayaklanmalarını bastırdı. Bu sırada İngilizler’le  anlaşan Mekke Şerifi Hüseyin’in isyana hazırlandığı haberinin alınması üzerine Fahreddin Paşa Dördüncü Ordu komutanı  Cemal Paşa tarafından Medine’ye gönderildi (28 Mayıs 1916). Fahreddin Paşa 31 Mayıs’ta Medine’ye ulaştı ve Şerif Hüseyin’in birkaç gün içinde isyan edeceğini Cemal Paşa’ya bildirdi. Şerif Hüseyin ve dört oğlu, 3 Haziran 1916’da Medine çevresindeki demiryolunu ve telgraf hatlarını tahrip ederek isyanı başlattı. 5-6 Haziran gecesi Medine karakollarına saldırdıysa da Fahreddin Paşa’nın aldığı tedbirler sayesinde geri püskürtüldü. Başlangıçta asilerin sayısı 50.000, bütün Hicaz bölgesindeki Osmanlı askerinin sayısı ise 15.000 civarındaydı. Fahreddin Paşa hemen karşı harekete  başlayarak asileri yenilgiye uğrattı.(27 Haziran 1916)Arkasından yeni birliklerle takviye edilen Hicaz Kuvve-i Seferiyesi (özel kuvvetler) komutanlığına  tayin edildi (15 Temmuz 1916). Asiler, Mekke Valisi Galip  Paşa’nın tedbirsizliği yüzünden 9 Haziran’da genel saldırıya geçerek 16 Haziran’da Cidde’ye, 7 Temmuz’da Mekke’ye, 22 Eylül’de de Taif’e girdiler. Fahreddin Paşa’nın savunduğu Medine dışındaki hemen bütün büyük merkezler asilerin eline tekrar geçti. Bu sırada Kanal Harekatı(Süveyş kanalı)  bütün şiddetiyle devam ettiğinden Hicaz’a asker gönderilemiyordu.

      Fahrettin Paşa elinde bulunan son derece kısıtlı imkanlarla Medine’yi iki yıl yedi ay boyunca müdafaa etti. Önce Medine ve çevresinde bir güvenlik hattı oluşturdu. Medine'nin çevresini asilerden temizledi. 29 Ağustos 1916’da Medine çevresinde 100 kilometrelik bir emniyet şeridi meydana getirdi. Fahrettin Paşa Medine’yi savunabilmek için İstanbul’dan devamlı takviye kuvveti istiyor, Osmanlı hükümeti de onun isteklerine cevap verebilecek durumda olmadığını bildiriyordu. Osmanlı hükümetinin Hicaz’ı kısmen boşaltma kararı alması üzerine Fahrettin Paşa, herhangi bir yağmaya karşı Medine’de Hz. Peygamber’in(s.a.v) mezarında bulunan mukaddes emanetlerin İstanbul’a nakledilmesini teklif etti. Sorumluluk kendisinde olmak şartıyla teklifi hükümet tarafından kabul edildi. Fahrettin Paşa bir komisyon kurarak tek tek kontrol ettirdiği otuz parçadan oluşan mukaddes emanetleri 2000 askerin koruması altında İstanbul’a gönderdi. Medine’yi Suriye’den ayıran çölde dolaşan ve yağmacılıkla geçinen bedeviler, Şerif Hüseyin’in hileleri ve İngilizlerin paralarıyla kandırılarak Osmanlı Devleti aleyhine harekete geçtikleri için Medine’yi Suriye’ye bağlayan demiryolunun korunması güçleşti. Meşhur İngiliz casusu Lawrence demiryolu boyunca dolaşarak rayları dinamitle parçalatıyordu. Her geçen gün çölün ortasında çevre ile irtibatı kesilmiş bir kale durumuna gelen ve iaşesi de azalan Medine’nin tahliyesine karar verildi. Önce yeni tayin edilmiş olan Mekke Emiri Şerif Haydar Paşa ailesiyle birlikte Medine’den ayrıldı. Onları üç dört bin kişilik yerli halk takip etti. Fahreddin Paşa elinde kalan az sayıdaki kuvvetle hem bu çöl yolunu hem de Medine’yi müdafaaya devam etti. Fakat Hicaz demiryolunun Medine’ye yakın olan Tebük-Medain arasındaki Müdevvere İstasyonunun düşman eline geçmesinden sonra Medine Kalesi isyancılar tarafından kuşatıldı. Hiçbir yerden yardım alamaz duruma gelen şehirde kalmış olan halk ve asker arasında açlık ve hastalık hüküm sürmeye başladı. Aktarılan rivayetlere göre askerleri ile birlikte, bu bölgelerde, zamanla sürülerce  bulunan  çekirgeler ile açlıklarını giderdikleri anlatılmaktadır. Bu güç şartlara rağmen Fahrettin Paşa şehrin müdafaasını sürdürdü. Hatta kuşatmadan önce kaleyi tahliye etmesini teklif eden İstanbul hükümetine, “Medine Kalesi’nden Türk bayrağını ben kendi elimle indiremem, eğer mutlaka tahliye edecekseniz buraya başka bir kumandan gönderin” cevabını vermişti. Fahrettin Paşa, “Takdir-i ilahi, rıza-yı peygamberi ve irade-i padişahi şeref-müteallik oluncaya kadar Medine müdafaası devam edecektir” diyordu; İngilizler ve isyancılara teslim olmaktansa Hz. Merkadini(mezar) havaya uçurarak kendisini feda edeceğine dair yemin ediyordu. 
  

      Fahrettin Paşa ve askerleri, bir taraftan düşmanla, diğer taraftan açlık ve hastalıkla mücadele ederken, Kanal Harekatı felaketle bitmiş, Filistin elden çıkmış ve en yakın Osmanlı kuvvetleri Medine’den 1300 km. uzakta kalmıştı. Bu sırada Osmanlı Devleti mağlup olmuş ve Mondros Mütarekesi’ni imzalamıştı (30 Ekim 1918)...devamı haftaya…
                                    Selam ve Dua ile  Kalın
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum