DETSELİ MEHMET CEVİZ HOCA

DETSELİ MEHMET CEVİZ HOCA

[email protected]

Eskici  Mehmet Dede Efendi'nin  Hikayesi

10 Haziran 2025 - 00:00

     Anadolu velîlerinden, Onaltıncı yüzyılın sonu ve on yedinci yüzyılın başında yaşamıştır. Pamuklu bez ticareti ile meşgul olduğu için ‘Eskici Mehmed Dede olarak bilinir. Aslen Amasyalı olup, 1619 (H.1028) senesinde Bursa’da vefât eder. Kabri, Abdülmümin Efendi Câmii bahçesinde medfundur. İlk tahsilini memleketi olan Amasya’da gördükten sonra Bursa’ya gelen Mehmed Efendi, ilk zamanlar pamuklu dokuma ticareti ile meşgul oldu. Kıdvetü’l-ârifîn Abdülmümin Efendi’nin sohbetlerinde bulunmaya başlar. Ona talebe olup ondan ilim ve feyz alır. Abdülmümin Efendi’nin torunu ile evlenir. Onun yaptırdığı câminin civarına yerleşir. Velî zâtların sohbetlerinde bulunur ve tasavvuf yolunda ilerler. Bir ara pamuklu dokuma ticaretini bırakıp insanlardan uzaklaşarak uzlete, kendi köşesine çekilir. İbâdet ve Allah'a zikirle meşgul olur. Manevî derecelere kavuşur. Daha sonra; “Çalışan, Allah’ın  sevgili kuludur” sözü gereğince ailesinin nafakasını temin etmek için pamuklu dokuma ticaretine tekrar başlar. Bursa bezzazcıları (Dokumacılar)arasında önemli bir yeri olmasına rağmen hiçbir zaman dünyâ malına gönül vermez. Kazandıklarını, Allah’ın rızâsını kazanmak için ihtiyaç sahiplerine sadaka olarak dağıtır. Ömrünün sonlarına doğru ticareti tamamen bırakıp nefsinin isteklerini yapmamak sûretiyle Allah’ın  rızasını kazanmaya çalışır. Hoş sohbeti ve güzel ahlâkıyla insanların gönüllerini almaya gayret eder. Birçok halleri ve kerâmetleri görülür. Zamanın Bursa kadısı Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerinin kadılığı ve dünyanın debdebesini bırakıp Üftade hazretlerine talebe olmasına Eskici Mehmed Dede vesile olur.       
         

     Bursa kadısı Aziz Mahmûd Hüdayi bir gece rüyasında cehennemi görür. Cehennemin şiddetli ateşinde tanıdığı bazı kimseleri de görür. Bu korkunç rüyanın etkisi daha geçmemiş iken bir hanım mahkemeye gelerek kocasını dava eder. Davacı kadın, kocasından ayrılmak istediğini bildirir. Kadının ayrılmak istediği kocası, Muhammed Üftâde hazretlerini seven Yoksul bir kimsedir. Bu kişi, her sene hacca gitmek ister fakat gidecek parası olmadığı için bir türlü bu hayalini gerçekleştiremez. Hacca gidenlerin ardından hasretle ah çekerdi. Hanımı ise kocasının bu haline çok üzülürdü. Kâbe âşığı Olan bu kişi bir gün hanımına: “Eğer bu sene de hacca gidemezsem seni üç talakla boşadım.” der. Günler geçer. Hac için hazırlananlar yola çıkar. Kurban bayramı yaklaşır. Hem hacca gidemeyeceği, hem de hanımının üç talakla boş olacağı için çaresizlik içinde kıvranmaya başlar. Borç para arar, ama nafile… Ne yapacağını şaşırdığı ve çaresiz kaldığı bu günlerde büyük velî Muhammed Üftade hazretlerine gidip durumunu arz eder. Üftade hazretleri onu dinledikten sonra: “Bizim Eskici Mehmed Dedeye git, selamımızı söyle. O seni hacca götürüp derdine dermân olur.” der. Kabe âşığı  sevinçle huzurdan ayrılarak Mehmed Dede’nin dükkânına koşar. Mehmed Dede’ye, hocasının selâmını söyleyip derdini anlatır. Mehmed Dede: “Gözlerini kapat ,aç demeden de sakın açma!” der. Kabe âşığı olan adam gözlerini açtığında, kendini Mehmed Dede ile birlikte Mekke-i Mükerreme’de bulur. Yani erbabının da bildiği tayyi mekân yaparlar. Mehmed Dede, Allah’ın(c.c) izniyle kerâmet olarak bu kişiyi bir anda kutsal topraklara götürmüş olur. Olayın olduğu  gün “arefe günü” dür. Hacılar Arafat’a çıkmışlar, vakfeye durmuşlar. Bu aşık da  Eskici Mehmed Dede ile birlikte ihrâm giyip Arafat’a çıkarak vakfeye dururlar. Ertesi gün Kâbe-i Muazzama’da farz olan  tavâfı yaparlar. Hac ibâdetini tamamlayıp, ziyâret edilecek yerleri ziyâret ettikten sonra Bursalı hacıları bulurlar. Onlar,Eskici Mehmed Dede’yi ve bu garibi görünce sevinirler. Aldığı bazı hediyeleri götürmeleri için Bursalı hacılara emanet ederler. Sonra vedalaşıp ayrılırlar. Yine Eskici Mehmed Dedenin kerâmetiyle (tayy-i mekân) ile Mekke-i Mükerreme’den Bursa’ya dönerler. Kabe âşığı  getirdiği bazı hediyelerle eve gelince, hanımı birkaç gündür eve gelmeyen kocasını eve almak istemez ve: “Sen beni boşamadın   mı? Hangi yüzle bana hediye getirerek eve giriyorsun. der. Kabe âşığı “Hanım, ben hacca gittim geldim. İşte bu getirdiklerimi de Mekke’den aldım.” dediyse de kadın :“Bir de yalan söylüyorsun. Üç beş gün içinde hacca gidilip gelinir mi? Seni mahkemeye verip, senden ayrılacağım.”der.  Kâdı Aziz Mahmûd Hüdâyî’ye giderek durumu anlatır ve: “Nikâhımızın fesh edilmesini istiyorum. Çünkü nikâhsız olarak yaşamayı dinimiz yasaklamaktadır. Bu sebeple haram işlemek istemi yorum.”der. Aziz Mahmûd Hüdâyî, kadının kocasını çağırtarak ifadesini alır. Yoksulun hacca gittiğini, Kâbe-i Muazzama’yı tavaf edip, ziyaret yerlerini gezdiğini, Bursalı hacılarla görüştüğünü, hatta getirmeleri için bazı eşyalarını onlara emanet ettiğini söyler. Bu sebeple talak, yani boşanmanın vâki olmadığını belirtir  ve Eskici Mehmed Dede’yi de şahit gösterir. Eskici Mehmed Dede:ye danışılır ve oda “Birlikte hacca gidip geldiklerini söyler ve devamında “Şeytan, Allah’ın düşmanı olduğu halde bir anda dünyanın bir ucundan bir ucuna gittiği kabul edilir de bir velînin, Allah dostunun bir anda Kâbe-i Muazzama’ya gitmesi niçin kabul edilemez.” der.  Kâdı Aziz Mahmûd Hüdâyî anlatılanları hayretle dinledikten sonra, mahkemeyi hacıların geleceği zamana tehir eder. Aradan günler geçer. Bu arada Bursalı hacılar dönerler. Mahkeme gününde şahit olarak Kabe dostunun hac vazifesini yaptığını, hatta verdiği emanetleri getirdiklerini bildirdiler.  Kâdı, şahitlerin verdiği ifadeler üzerine davacı hanımın nikâhı fesh etme isteğini reddeder. Böylece boşanma olmaz. Bu hâdisenin etkisinden günlerce kurtulamayan Aziz Mahmûd Hüdâyî, Eskici Mehmed Dede ye gider ve:“ Beni talebeliğe kabul buyurmanız için geldim.” der. Eskici Mehmed Dede ona :“Sizin nasibiniz bizde değil. Muhammed Üftâde hazretleri’ndedir. Doğruca O’nun huzuruna giderek isteğinizi bildirin.” der. Kâdı Mahmûd Hüdâyî, Üftâde hazretlerine gidip ona talebe olur. Üftâde hazretlerinin isteği üzerine sırmalı kaftanıyla Bursa sokaklarında ciğer satar. Kâdılığı bırakıp, Muhammed Üftâde hazretlerinin hizmetinde ve sohbetin de pişer ve olgunlaşır. Bursalıların kınamalarına rağmen bu yolda devam eder. Dünyanın hengamesinden ayrıca makam ve rütbelerini bırakıp gönül sultanlığına yükselir. Aziz Mahmûd Hüdâyî hazretlerinin bu yola kavuşmasına vesîle olan Eskici Mehmed Dede olduğu bilinir.

      Müslümanlar Eskici Mehmed Dede’nin  duâsını almak için pek kıymetli hediyeler, ihsânlar ve kitaplar gönderirler. Fakat o, dünyaya ve dünyadakilere gönül vermediği için kendine gönderilen hediyeleri ihtiyaç sahiplerine dağıtır. Ibâdet, tâat ve zikrederek  Allah’ın rızasına kavuşmaya ve insanlara İslâmiyet’in emir ve yasaklarını anlatarak onların dünyada ve âhirette mutluluğa kavuşmaları için çaba sarf eder. Günleri ve geceleri böyle geçip giderken vefât eder. Vefâtına Hâşimî Efendinin dilinden şiir tadında şu mısralar dökülür: ““Gitti Eskici Dede köhne cihândan virdi cân” (H.1028). Tayyi mekan yani fizik ötesi yolculuk Gönülden arzulanan bir talebi Allah mutlaka o kuluna ihsan eder. Allah’ı her şeyin üstünde sevmek ve O’na ram olmak dileğiyle. Selam ve Dua ile…
 

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Hayrettin tanık
    2 gün önce
    Selamun aleyküm hayırlı günler hocam gitti hep allah dostları ne olacak halimiz Rabbim beni affetsin