DETSELİ MEHMET CEVİZ HOCA

DETSELİ MEHMET CEVİZ HOCA

[email protected]

ELMA ISIRIĞI...

10 Kasım 2025 - 23:00

            Numan bin Sabit, asıl adı Numan namı diğer Büyük imam (İmam-ı Azam). İmam-ı Azam’ın babası  Sabit genç bir delikanlıdır. Bir gün nehir kenarında yürürken, nehir suyunun  üzerinde sürüklenip gelen bir elma görür. Çok susamış ve acıkmıştır. Elmayı alır bir defa ısırır. Ancak ısırır ısırmaz aklı başına gelir ve:“ Bu elma bana ait değil, yersem haram olur. Birinin mutlaka bahçesinden düşmüştür diyerek nehri ters istikamette takip eder. Nehrin sağlı sollu elma ağaçları olan bir bahçe görür. Büyük ihtimalle bu bahçede ki, ağaçların birinden düşmüştür. Bu elmayı sahibinden izin almadan yemek doğru değildir. Bu elma sahibinin hakkıdır der. Vicdanı rahat etmez. Bahçe sahibini bulur ve der ki: “Efendim, nehirde suyun üzerinde yüzen bir elma gördüm ve bir anda elime alıp ısırdım.  Fakat, başkasının malını izin almadan alıp yemek haram olduğunu bildiğim için geldiği yeri takip  ettim büyük ihtimal, sizin elma bahçesinden düştü.  Ondan bir ısırık aldım. Hakkınızı helâl eder misiniz? ”Bahçe sahibi o gencin dürüst ve samimiyetine  şaşırır ve şöyle der: “Helâl etmem! Ancak bir şartla helâl ederim.”. Numan sorar: “Nedir o şart ? ”Adam: “Bana bir kaç yıl hizmet edersen hakkımı helal ederim.” der.

        Numan b. Sabit bir kaç yıl elma sahibinin hizmetinde bulunduktan sonra  tekrar yanına gelir. Artık hakkını helal et dediğinde adam der ki; “Kızım var, onu sana nikâhlarsan helâl ederim. Ama bil ki kızım kör, dilsiz, sağır ve topaldır. ”Numan bin Sâbit, kul hakkından kurtulmak için bu şartı kabul eder. Nikâh kıyılır. Ancak gelin odasına girdiğinde karşısında güzel, edepli, sağlıklı bir genç bir kız görür. Şaşırır ve derhal kızın babasının yanına dönerek der ki: “Kızın bana söylediğin gibi kör, dilsiz, sağır ve topaldır dediniz, ancak nikahını kıydığımız kız öyle değil” deyince, “sen eşinin yanına dön o sana anlatacaktır.” diyerek tekrar nikahladığı kızının yanına Numan b. Sabit’i gönderir. Kızın yanına gelince “Sen kör, sağır, dilsiz ve topal değil misin? ” Kadın tebessüm eder: “Evet, ben gözlerimi harama kapadım, kulaklarımı günaha tıkadım, dilimi  kötülükten korudum, ayaklarımı yanlış yollara götürmedim. Babam  size bu anlamda söyledi. ”Numan bin Sâbit, bu hâlden çok etkilenir. O kadınla mutlu bir evlilik yapar ve o evlilikten büyük İslam alimi yani İmamı A'zam gibi İslam fıkıh ilminde müstesna bir yere sahip olan alim dünyaya gelir.

    Anne babanın veya ailenin helal yemesi ve yedirmesi gelecek nesiller içinde çok büyük etkisi olacağını bilmek gerekiyor. Bir ısırık elmanın bile hesabının olduğunu bilmek gerekir.  Helâl lokma ve kul hakkına dikkat eden, Allah katında soyu ve nesebi yükseltilir ve yüceltilir. Bu olay, İmam-ı Âzam’ın hayat boyu adalet ve helâl hassasiyetinin temeli olmuş fetvalarını da  kılı kırk yararak bu hassasiyetle vermiştir. Peki şimdi o alime ulaşabilecek kalibrede alim var mıdır! Belki vardır bilemeyiz. Fakat icraatlar da hiç görünmüyor.

Yüce Allah (c.c): “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan maddelerin helal ve temiz olanlarından yiyin; şeytanın peşinden gitmeyin, çünkü o apaçık düşmanınızdır.” (Bakara suresi 168.ayet) Ticarette, siyasette, meslek hayatında yani her halde Müslüman helali aramalı ve onun peşinden gitmelidir. Yaşadığımız zamanda bunun hükmü yokmuşçasına insanların kazancını, haramdan mı helalden mi diye düşünmeden kesesini  doldurmaya çalışması hem aileyi hem toplumu, içinden çıkılmaz ahlaki çöküntünün içine sürüklemektir. Halbuki, Allah Resulü (s.a.v) : “İbadet on kısımdır. Dokuzu helal rızık talep etmek, birisi ise diğer amellerdir.” (Deylemi, müsnedü’l firdevs 3.4062) maalesef suyu, besmele ile içen ama kazancının nerden geldiğini düşünmeyen insanların çoğalması Allah Resulü (s.a.v.): “Öyle bir zaman gelir ki, kişi malını helalden mi, haramdan mı kazandığına hiç aldırış etmez.”(Buhari, büyü 7,23 ) O zaman tam da bu zamana uygun bir zaman gibi görünüyor. Samimi Müslümanları bu durum çok üzmektedir. Mekruhları önemsemeyerek zamanla haramlarda önemsiz hale geldi ve ne yazık ki getirildi. Bir lokmadan bir şey olmaz demekle başlayan bu yanlış yollar, “herkes yiyor biz yesek ne olacak haline gelmiş durumdadır. Her çoban sürüsünden sorumludur gereğince Hz. Peygamberimizin şu hadisine baktığımız zaman “Helal belli haram da bellidir. Fakat bu ikisinin  arasında şüpheli şeyler vardır. Nasıl bir çoban, koruluğun kenarında koyun otlattığında,  koyunlarının her an koruluğa girme ihtimali varsa, şüpheli şeylerden korunma yanın da harama düşme ihtimali öylece vardır. “ buyurur. Maalesef artık şüpheli şeyleri geçtik haram olanlar bile normal görülmeye başladı. Haram kazançtan, haram lokmadan uzak durmadıkça hem neslimiz, hem dünyamız ve hem de ahirimiz de perişan ve geri dönülmez içinden çıkılmaz bir hal alır. Ahlaksız, edepsiz, saygısız bir ahlaki çöküntünün girdabına girmiş geri dönüşü olmayan cehennem yolunun konforundan sonra akıbeti ateş olan cehennem haneye Allah korusun varmış oluruz.

      Müslüman, iki tarafı kesen bir bıçak gibi olmaz. Eğilip bükülmez, İslam’ın izzetini korur. Elif gibi dosdoğru olur. Haramın küçüğü büyüğü olmaz. “Ne olacak canım” demez. Allah ne emrediyorsa  onu yapar.

   Harama ve kul hakkına karşı; dilsiz, sağır kör, topal, harama kapalı boğaz ve mide sahibi olmak dileği ve temennisiyle…

Selam ve Dua ile Kalın..

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum