DETSELİ MEHMET CEVİZ HOCA

DETSELİ MEHMET CEVİZ HOCA

[email protected]

ULU ARİF ÇELEBİ VE MOĞOL HÜKÜMDARI GAZANHAN

17 Kasım 2025 - 22:38

         Arif Çelebi  (tam adıyla Arif Çelebi b. Sultan Veled), Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin torunu, Sultan Veled’in oğludur. 13. yüzyıl sonları ile 14. yüzyıl başlarında yaşamıştır. Mevleviliğin kurumsallaşmasında çok büyük rol oynamıştır.1270’li yıllarda Konya’da dünyaya geldi. 1320 yılında Konya’da vefat etti. Mezarı Mevlana Türbesi içerisinde bulunmaktadır. Ulu Arif Çelebi, küçük yaşta hem babasından hem de Mevlana’nın halifelerinden manevi  terbiye aldı. Mevleviliğin fikir ve zikir geleneğini derinlemesine benimsedi. Mevlevi  tarikatının üçüncü postnişini (Mevlana  Sultan Veled Ulu Arif Çelebi).Tarikatı Anadolu dışına taşmış, Suriye, Irak ve İran gibi bölgelere seyahat ederek Mevleviliği yaymıştır. Mevleviliğin kurumsal yapısının oluşmasında (dergah düzeni, şekli, post makamı gibi unsurlar) etkili olmuştur.Ulu Arif Çelebi döneminde Mevlevilik, sadece Konya merkezli bir çevreden çıkıp, uluslararası bir tasavvuf hareketi haline gelmeye başlamıştır. Ulu Arif Çelebi’nin günümüze ulaşmış müstakil bir eseri yoktur, ancak onun sohbetleri, mektupları ve şiirlerinden parçalar, sonraki Mevlevi kaynaklarında (örneğin Menakıbü’l Arif'in) yer alır. O, ilimden ziyade irfan yönüyle öne çıkan bir kişilikti; daha çok hal  ve yaşayışla insanlara etki eden bir mürşid olarak anılır. Eflaki Dede, eserinde onu şöyle över: “Ulu Arif Çelebi, babası Sultan Veled’in kemalini, dedesi Mevlana’nın nurunu kendisinde cem etmiştir. Ulu Arif Çelebi, babası Sultan Veled’in vefatından sonra Mevleviliğin başına geçtiğinde, Mevlevilik artık Anadolu dışına da taşmaya başlamıştı. O dönemde Anadolu, İlhanlı (Moğol) yönetimi altındaydı. Halk Moğolların baskısı altında zor durumdaydı. Ancak Ulu Arif Çelebi, bu zorlu dönemde bile hem Moğol yöneticilerine karşı saygınlık kazanmış, hem de halkın manevî önderi olmuştu. Moğol yöneticileri Mevlevi dergahına dokunmaz, hatta Mevlevilerin koruyucusu haline gelirler. Bu sayede Mevlevilik Anadolu’da daha rahat yayılır. “ Hak dostunun nuru, sultanların gücünden üstündür. Zira kalplerin sultanı, tahta oturandan büyüktür. ” 13.yüzyıl sonlarında Moğolların hükümdarı Gazan Han ( Müslüman olduktan sonra ismi Gazan Mahmud Han)’dır (hükümdarlığı: 1295–1304 yılları arasındadır. Kendisi Müslümanlığı kabul etmiş  ilk Moğol hükümdardır. Konya’da ise Mevlana’nın torunu Ulu Arif Çelebi, Mevleviliğin başındadır. Hem Anadolu’da hem İran’da onun hikmetleri konuşulmaktadır. Arif Çelebi'nin ünü Gazan Han’ın kulağına kadar gider. Han, Çelebi’yi huzuruna davet eder. Hür ve kayıtsız yaşamayı tercih eden Arif Çelebi, Gazan Han’ın saltanatının (1295-1304) ilk yıllarında Irak-ı Acem'i  görmek niyetiyle Erzurum üzerinden Tebriz’e gitti. Orada tanıştığı Han’ın eşi İltirmiş Hatun kendisine intisap etti. Arif Çelebi’nin İlhanlı şehzadesi Geyhatu ve Gazan Han’ın yakınları ile birlikte yolculuk ederken Merend’de Şeyh Cemaleddin İshak-ı Merendi ile tartışmalarına dair bilgiler, onun bir defa daha Tebriz’e gittiğini göstermektedir. Birçok din ve mezhep değiştiren ve sonunda Şiilikte (Rafizilik)karar kılan İlhanlı Hükümdarı Olcaytu Hudabende (1304-1316), Hz. Peygamber’in kabri yanında gömülü bulunan Hz. Ebû Bekir’in kemiklerini kabrinden çıkarıp  kaçırtmak istemişti. Durumu öğrenen Sultan Veled bu teşebbüsü önlemek için Geyhatu Han’ın hanımı Paşa Hatun ve Gazan Han’ın hanımı İltirmiş Hatun üzerindeki etkisini düşünerek Arif Çelebi’yi Tebriz’e göndermeye karar vermişti. Ancak Sultan Veled’in bu kararı ölümünden sonra gerçekleşti. Arif Çelebi babasının bu isteğini yerine getirmek üzere 1316’da yola çıktı.

       Anlatılan menkıbeye göre,Arif Çelebi saraya girdiğinde, han tahtında oturmakta, etrafında kumandanlar, vezirler ve bilginler bulunmaktadır. Sarayda derin bir sessizlik olur. Herkes ayağa kalkar, fakat Gazan Han kalkmaz. Çelebi ise sükunetle ilerler, hanın önünde durur ve başını eğer. O anda, Gazan Han’ın vücudu birden ağırlaşır, yerinden kalkmak ister ama dizleri taş gibi olur kalkamaz. Hükümdar şaşırır, nefesi kesilir. O sırada Ulu Arif Çelebi başını kaldırır, sükunetle şöyle der: “Ey Han! Saltanat senin elindedir, ama kudret Allah’ındır. Allah’ın dostlarına hürmet etmeyen, kendi bedenine bile hükmedemez .”Bu sözle birlikte Gazan Han’ın yüzü değişir, kalbi ürperir. Gözlerinden yaşlar süzülür. Diz çökerek şöyle der: “Ey Allah dostu! Ben gaflet ettim. Seni sınamak istedim, ama nefsim mağlup oldu. Beni bağışla. ”Ulu Arif Çelebi tebessüm eder, elini hanın başına koyar ve der ki: “Affeden, affedilmiştir. Bil ki, gerçek sultanlık tahtta değil, kalplerdedir. Kalplere hükmeden kişi, Allah’ın nazarında gerçek padişahtır. O andan sonra Gazan Han’ın bedeni hafifler, ayağa kalkar ve Çelebi’nin elini öper.Sarayda bulunan herkes, bu hadiseye hayretle şahit olur. Han, Mevlevilere hürmet göstermeye, dergahlara yardım etmeye başlar. Bu menkıbe, Mevlevi geleneğinde şu manayla anlatılır: “Gönül sultanının huzurunda dünya sultanı diz çöker. ”Çünkü kalplerin fethi, ülkelerin fethinden üstündür.

     Ulu Ârif Çelebi’nin Moğol hükümdarlarıyla özellikle Gazan Han ve Olcaytu Han’la kurduğu manevi bağ ve onların Mevleviliğe gösterdiği hürmet zikredilir. Özellikle Gazan Hanın İslam’ı kabul etmesiyle Moğolların İslam'a girmesinin önünü açmıştır. Selam ve Dua İle Kalın… .
 Kaynak:Eflani Dede (Menakıbü’l-Arifin eserinden.
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum