Kutalmışoğlu Süleyman Şah ve Fatih Sultan Mehmet’ten Başkan Altay ve Pekyatırmacı’ya ANADOLU’NUN ALAMUT’U GEVÂLE KALESİ
Selçuklu Belediye Başkanımız Ahmet Pekyatırmacı, beklediğimiz müjdeyi verdi: “Yaklaşık 13 yıldır tarihi alandaki kazı çalışmalarını paydaşlarımızla beraber büyük bir titizlikle yürütüyoruz ve önemli bir noktaya geldik. Takkeli Dağ, Konya’nın 360 derece gözlemlenebildiği Antik Dönemden itibaren bir kalenin bulunduğu önemli bir yerleşim alanı. Buradaki kazılarda da önemli bulgulara ulaştık ve 3. etap çalışmalarımız planlamalar dahilinde sorunsuz bir şekilde tamamlandı. İnşallah Konya’nın turizmde önemli bir mekân ile Konya siluetine ve turizmine önemli bir katkı sağlamayı düşünüyoruz. Takkeli Dağ’ın zirvesinde Gevale Kalesi’ni ziyarete gelen misafirlerimiz hem tarihin derinliklerine yolculuk edecekler hem de Konya’yı panoramik olarak görebilecekler bu anlarını fotoğraflayarak zamana iz düşebilecekler”
Bu güzel haberi duyunca on yıl kadar önceye döndüm zihnimde, çok merak ettiğim Takkeli Dağ kazısını ilk kez gördüğüm o harika sabah gezisine gitti aklım:
Güneş henüz ışıktan saçlarını, Konya üzerine taramadan, şehrin siluetinde ezelden beri bir Selçuklu Muhafızı gibi oturan Takkeli Dağ’a doğru yürüyorduk. Ve başımızı kaldırıp baktığımızda sarp yokuşun ulu kayalıklarından tarihi bir ses yankılanıyordu sanki:
“Padişahın yenilmez askerinin yüzü,
Hakkın inayetiyle Gevậle Kal’ası’na döndü!
O zaman bir kal’a gördüm ki:
Dokuz felek onun dizdarı idi.
Gök kubbe bu sahrada onun mislini görmemişti.
Kal’anın başı şerefle göklerin yukarısına ilişmiş,
Etekleri de bir kemer ile perçinlenmişti.
Onun yüksek burçlarında geceleyin
Yıldızlar gök kandilleri gibi parlıyordu.
Bir dağ ki, burçları demir direkler gibi yüksek!
Ferkậdan yıldızları o dağın tepesinden parlıyordu.
O, kara taştan bir kal’a!
Zuhậl yıldızı da kapısında bekçi…
Felek kal’ası gibi bir kal’a!
Behram onun dizdarı…”Hâmidî-i İsfahânî
Evet, Gevale Kalesi’ni yıkılmadan önce, en son görenlerden biri Fatih Sultan Mehmed’in Karamanoğlu Beyliğini yerle yeksan ettiği sefere katılan şair Hamidi böyle anlatıyordu izlenimini… Dağın epeyce bir bölümünü arabalar için açılan yol ile kat ettikten sonra mecburi yürüyüşümüz başladı. Tırmandıkça aşağıdaki manzara uydu görüntüsü gibi küçülüyor yer yer tek ayaklık patikaya dönüşen alanlarda baş dönmesi artıyordu.
Fatih’i bu kadar öfkelendiren, ele geçirdiği halde gözüne bile güvenemeyip İstanbul surlarını döven topları getirerek taş üstünde taş bırakmamaya ahd ü peyman ettiren Gevale’nin sırrını anlamaya başladım. Anadolu’nun merkezinde, İpek Yolu’nun kilit noktasında adeta Horasan’ın Alamut’u gibi yükselen bu kale şu anda ortaya çıkan kalıntıları ile bile göz kamaştıran bir görkem ve öneme de.
Hamidi hiç abartmamış az bile yazmış diye düşündüm. Evet, dokuz felek dizdarı olmalıydı Gevale Kalesi'nin...Gök kubbe altında bir eşi emsali olamazdı. Başı feleğin başına erişmiş, dağın etekleri bir kemer gibi kuşatmış etrafını...Burçları demir direkler gibi yıkılması asla düşünülemezdi. İçinde Sultanların barındığı saray, hazine daireleri, cephanelik, ambarlar, muhafız daireleri, altında zindan ve sarnıçları ile fethi ancak içindekilerin tamamının ölmesi ile mümkün olacak muhkem ve muhteşemdi mutlaka...
Tüm bahsi geçenlerin kalıntılarını gördük, bir de sözü geçmeyen gizli dehlizler cabası...İnsanı geçmiş zamanlara zindanlara siyasi tutsaklara ve efsaneleşen Selçuklu hikayelerine kadar alıp götüren saklı geçitler…
Selçuklu Döneminde devrik vezirler, devlet adamları ve tahttan uzak tutulmak istenen şehzadelerin hapsedildiği kale sonrasında Karamanoğlu karargâhı haline geliyor. Bir türlü ele geçirilemeyen kale en sonunda Fatih Sultan Mehmed'in hışmına uğrayıp " taş üstünde taş kalmasın, burası Anadolu'nun kilit noktası, bir daha kimsenin eline geçmeye!" anlamındaki fermanıyla yıkılıyor. Günlerce top ve mancınık atışına maruz kalan bu hisar, kazılarda çıkan avuç içine sığacak kadar küçük güllelerle dövülmüş olamaz diye akıl yürütüyoruz.
O dönemin Selçuklu Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay N.E.Ü. Rektörü Prof.Dr. Muzaffer Şeker, Takkeli Dağ kazı sorumlusu Prof. Dr. Ahmet Çaycı, Usta Gazeteci rahmetli Seyit Küçükbezirci, rahmetli Zeki Oğuz ve Konya'nın önemli medya temsilcileri ile birlikte Kybele, Gevele nam-ı diğer Takkeli Dağın Zirvesindeyiz 00:05 den beri…
Gün doğumu tarifsiz bir seyir sunuyor gözlere… Işık, artan dalgalarla selamlıyor Takkeli Dağın ziyaretçilerini… İnsan, dört bir yandan görebildiği Konya çevresini mi yoksa dağların zirvesini mi izlese şaşırıp kalıyor, ziyaya batmış siluetler arasında…
“Kim demiş gün doğumu en güzel Nemrut’tan izlenir diye?” sorusunu sormaktan kendimi alamıyorum. Deneyimli fotoğrafçı ve gazeteci yazar rahmetli Zeki Oğuz ağabeyin, bu sözüm üzerine memnuniyetle gülümseyerek “Buradan, bir de gün batımını izlemelisiniz.” diye ısrar eden sesi ise hala kulaklarımda. Ancak o günden sonra birkaç kez daha çıkmama rağmen Takkeli Dağ’dan gün batımını izlemek nasip olmadı. Belki bu yüzden bir vasiyet gibi bu dileği Zeki abinin sesi ile saklıyorum gönlümde…Kim bilir belki de kazı bitince …
Kale hakkında tarihi bilgiler her zaman elinizin altında bir tık ile ulaşabilirsiniz. Ve artık tarihi ve kültürel miraslarımızı koruma yeniden kazanma çalışmaları konusunda bilinçli ve hem fikiriz. Burada eklemek istediğim tek şey Gavele’nin Anadolu’nun bilinmeyen tarihine ait bir miras olduğu…
5000 yıllık tarihi ile kale, Kadeş anlaşmasını yapan Mısır Firavun’u 2. Ramses ve Hitit Kralı III. Hattuşili ‘nin ordularını gördü şüphesiz. Belki Ramses az ilerideki dağlardan cıva madeni çıkarmaya geldiği için iki kral savaşa tutuşmuştu. Dahası Gevale, Doğu seferine çıkan Büyük İskender’i, onu Anadolu ortalarında karşılayan Pers Kralı III. Daryus’u da izledi yukarılardan.
Ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah, bu kaleyi Romanus Makri adlı bir Bizans kumandanından aldı. Konya'nın dış kaleden mahrum bulunduğu yıllarda, Gevale kalesi, Selçukluların her tehlike karşısında savunmaya çekildikleri bir hisar olmuş, bilhassa Haçlı Seferleri sırasında, Selçuklu sultanları I. Mesud ve II. Kılıçarslan, bu kalede tutunmuşlardı.
Haçlılar arasında efsane olan ve dilden dile anlatılan: “Türk Sultanı kartal yuvası gibi yüksek, ulaşılmaz bir kaleden bütün ülkesini izliyor. Nereden giriş yapsak bizi görüyor ve Türkler bir fırtına bulutu gibi üstümüze ok yağdırıyor” diye efsaneleşen bu kaledir.
Sultan I. Alâeddin Keykubad ise Halife Nâsır-Lidînillâh tarafından elçi olarak gönderilen büyük bilgin Şeyh Şehabeddin Sühreverdi'yi bu kalede kabul etmiştir. 1221 yılında gerçekleşen bu tarihi ziyarette Sühreverdi halifenin hediye gönderdiği hil’atı büyük sultana giydirmiştir. Hil’at: Genellikle Halife tarafından Hil’at: kutlamak, kutsamak ve onaylamak gibi bir anlam taşıyan değerli özel işlenmiş bir nevi kaftandır. Şeref elbisesi olarak adlandıran tarihçiler de vardır. Türk Devlet Kültüründe, Hükümdarların da devlet adamlarına taltif amaçlı hi’lat giydirme geleneği devletler tarihinin başından beri vardır. Bu nedenle saraylarda Hi’lat Töreni görkemli merasimlerle yapılır. Gevale Kalesinde, Hint Diyarından Frengistan’a kadar nam salmış Uluğ Keykubat Sultan Alaeddin, İslam Halifesinin ünlü bir alim de olan saygıdeğer elçisinin eliyle hi’lat giydi ise bunun sıradan bir tören olmayacağını kabul etmek gerekir. Buradan da Kale ve içindeki sarayın niteliklerini tahmin edebiliriz. Halife bu hediye ile Sultan Alaeddin Keykubat’ın İslam’ın Kılıcı, Müminlerin Koruyucusu, Mazlumların Sığınağı olduğunu dünyaya ilan etmiştir.
Konya dış kalesi yapıldıktan sonra da Gevale kalesi, önemini korumuş, bazı hallerde siyasi suçlar burada hapsedilmişlerdir. Sultan III. Kılıçarslan’ın Gevale kalesine hapsedildiği ünlü ve çok sevilen devlet adamı Emir Kemalüddin Kamyar’ın burada şehit edildiği bilinmektedir. Emir Muineddin Süleyman Pervane, Karamanoğullarını burada mağlup etmişti. Selçuklular ve Karamanoğulları devrinde daha pek çok siyasi olayın sahnesiydi Gevale…
İstanbul Fatih’i olarak gönüllere taht kuran Osmanlı Padişahı II. Mehmet kaleyi yıktırma kararında haklı mıydı tartışmak gereksiz. Ama günümüzdeki varislerini temsilen Gevale Kalesine sahip çıkan dönemin Selçuklu Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay kesinlikle doğru, haklı ve önemli bir karar almış ve çalışmalar başlamış. Selçuklu sınırları içindeki Takkeli dağ kazıları Selçuklu Belediyesi öncülüğünde çıkartıldı. Üniversitesi uzmanlığında öz verili bir ekip tarafından, milattan önceki kalıntılara kadar gün yüzüne çıkartıldı. Konya ve ülke turizmine çok büyük katkılar sağlayacağı tartışmasız olan çalışmanın sonuçları merakla beklenirken şimdiki Selçuklu Belediye Başkanımız Ahmet Pekyatırmacı güzel haberi verdi: Farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan tarihi kalede çalışmalarda sona gelindiğini ifade eden Başkanımız “Çalışmalarımız tamamlandıktan sonra şehrimizin turizmine önemli bir destinasyon kazandırmış olacağız .Selçuklu Belediyemiz tarihe vefa kapsamında tarihi ve kültürel varlıkları gün yüzüne çıkartıp turizme kazandırmaya devam ediyor.” Derken; bu kapsamda Konya’ya hâkim konumdaki Takkeli Dağın zirvesinde yaklaşık bin 700 metrede yer alan Gevale Kalesi'nin Konya turizmine kazandırılması için çalışmalar hummalı bir şekilde sürdürülüyor.
Selçuklu Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı, Selçuklu’nun tarihi miraslarından olan ve birçok medeniyete ev sahipliği yapan Gevale Kalesi’nde devam eden 3.etap çalışmalarının bittiğini duyurdu. Konya’nın zirvesinde yer alan ve tarihin adım adım gün yüzüne çıktığı tarihi yapının Konya turizmine kazandırılması için Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Selçuklu Belediyesi örnek bir iş birliği sergiliyor. Turizm açısından büyük potansiyele sahip Gevale Kalesi’nde çalışmalarla bugüne kadar önemli bulgulara ulaşıldı.
3. Etap çalışmalarında neler yapıldı?
Takkeli Dağ, Anadolu Selçuklu başkenti Konya'da birçok medeniyete ev sahipliği yapan ve efsanelere konu olan sur ile burçların yer aldığı sembol bir mekân. Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu, Karamanoğulları ve Osmanlı'ya kadar binlerce yıldır birçok medeniyetin izlerini taşıyan tarihi dağda titizlikle yürütülen çalışmalar bu yüzden büyük önem taşıyor.
Gevale Kalesi 3. etap restorasyon çalışmaları kapsamında, 100’ün üzerinde sarnıcın konservasyon ve restorasyonu projelerine uygun olarak tamamlandı. Surların mikro enjeksiyon sağlamlaştırması ve konservasyonunu yapan ekipler diğer mesken kalıntılarının da sağlamlaştırma, konservasyon ve restorasyon uygulamalarında sona yaklaştı. Ayrıca, yürüme yolları, dehlizler, hamam ve ibadet mekanlarının da restorasyonu tamamlandı. Kalede 3. etap uygulamaları planlamalar dahilinde sonlanırken bir bütün olarak tamamlanan yapıların turizme açılmasına yönelik destinasyon yönlendirmelerin ve diğer çalışmaları devam edecek.
Elbette daha yapılacak çok şey var ama gelinen de çok önemli bir aşama, bu anlamda kültüre, tarihe, sanata sevdalı, en azından bizim gibi eli kalem tutan insanlara da çok iş düşüyor. Şehrimizde hazine sandığından kıymetli efsane bir dağ var! Abartmıyorum Alamut’tan daha görkemli üstelik üzerinde Haşaşiler yaşamamış iyi insanlar güzel şeyler yapmış. Nemrut’tan güzel; bir yanı Konya Ovası, bir yanı göller bölgesi, bir yanı Toros’lar. Tanımak ve tanıtmak için neler yapabiliriz neler yapılmalı? Fikirlerinizi yorum kısmında paylaşırsanız çok sevinirim.
Emeği geçenlere vefa: Konya’nın sevilen Belediye Başkanımız Mustafa Kabakçı’nın teşvik ve öncü fikirleriyle projenin başlamasına sebep olduğu ve gerekli yatırım için karar veren dönemin Selçuklu Belediyesi, bugün Konya Büyükşehir Belediye Başkanımız Uğur İbrahim Altay’ın isimleri Gevale kalesi anıldıkça, yaşayacak. Onların ellerinde ünlü Osmanlı minyatürcüsü Matrakçı Nasuh'un çizimi ile yer tespiti yaptıkları kare de başlangıç günü olarak unutulmayacak.
Bugünkü Selçuklu Belediye Başkanımız Ahmet Pekyatırmacı’nın üstün gayretleri ile sona gelinen proje umarım ki onun başkanlığında güzel bir törenle halka açılacak, unutulmayacak. Her zaman eleştiri oklarımıza hedef olan siyasetçilerimizin yakın menfaate daha açığı oy almaya yönelik olmayan kalıcı ve kültürel yatırımlarını takdir etmekte geç kaldığımız, vatandaş olarak bizim kusurumuz. Bu yüzden, uzun zamandır Konya ve Selçuklu kültürü için önemli ve hayati çalışmalara, eserlere imza atmış olan Selçuklu Belediyesini ve tüm emeği geçenleri buradan tebrik etmek istiyorum.
“Anadolu’nun Alamut’u Gevale ve gün doğumu Nemrut’tan daha güzel!” Tespitlerimi abartılı bulanlara ise bir tek cevabım var. O da hem şehrimiz Nasreddin Hoca’dan uyarlama: “İnanmıyorsanız, gelin Takkeli Dağ’a çıkın ve bakın !..”
YORUMLAR