DİLEK ÜLVAN İLE YAZARLIĞA VE KİTAPLARINA DAİR…
Merhaba Dilek Hanım. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?Yazarlık yolculuğunuz nasıl başladı?
1963 Konya doğumluyum. Çocukluk ve gençlik yıllarım bu kadim şehirde geçti; ilk, orta, lise ve yüksek öğrenimimi Konya’da tamamladım. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezunuyum. Halk Edebiyatı ana bilim dalında yüksek lisans yaptım. Keşan, Sarıkamış, Beyşehir, Hüyük ilçeleri ve Konya merkezde öğretmenlik ve eğitim yöneticiliği görevlerinde bulundum. Eğitim hayatındaki yolculuğum, emekli olduktan sonra; özel öğretim, özel eğitim kurs ve okullarında kurucu ve yöneticilik görevleriyle devam etti. Fiili olarak kırk yıl sürdürdüğüm mesleğimin, benim için sadece bir görev değil bir yaşam biçimi, bir “adanmışlık” olduğunu söyleyebilirim.
Yazın hayatım şiirle başladı fakat yayımlanan ilk şiir kitabım, yazın yolculuğumun ilk hayal kırıklığı oldu maalesef. Yayımlanması gereken şiirlerimin sadece yarısının yer aldığı, eksik mısralar ve yazım yanlışlarıyla dolu bir “kitapçık” ver/iver/diler elime. Dolandırıldım kısacası…
Sizi yazmaya yönlendiren etken neydi? Yazma gereğini neden hissettiniz?
Bu sorunuzu çok kısa cevaplayacağım. Elim kalem tutalı yazıyorum. Beni yazmaya yönlendiren etken ya da etkenleri adlandırarak sınırlamak istemem. Yüreğim dolar ve kalemime taşar. O kadar…
Türk edebiyatına kazandırdığınız eserler ve bu eserlerin arka planında yatan düşünsel süreç hakkında bilgi verir misiniz? Aldığınız ödüller bu yolculukta ne ifade ediyor?
Hayal kırıklığım olan ilk eserim “Sancım Var Bahar” isimli şiir kitabımdan sonra, 2009 yılında “Kırk Damla Aşk” isimli ikinci şiir kitabım yayımlandı. Bu kitabın benim hayatımda özel bir yeri var. Kitapta yer alan şiirlerimi, kanser tedavisi gördüğüm hastane odasında editlemiş, taburcu olur olmaz da baskıya vermiştim.
Üçüncü eserim bir roman;”Serra”… Serra, gerçek bir yaşam öyküsü. İlk baskısı 2017, ikinci baskısı 2018’de yayımlandı.“Serra Dönüş” ise, bu yıl yayımlanan dördüncü eserim. Hayata tutunmaya çalışan genç bir kadının içsel ve toplumsal mücadelesini konu alan bir roman.
Alınan ödüllerin bu yolculukta ne ifade ettiğini sormuştunuz; ödüller motive edici ve elbette çok kıymetli. Ancak benim için asıl kıymetli olan okurlarımdan gelen geri dönüşler…
Eserlerinizi kaleme almadan önce nasıl bir hazırlık süreci izliyorsunuz?Hazırlık süreci türe göre değişiyor aslında. Öykü ya da roman öncesinde; konuyu, olay örgüsünü, karakterleri, düğüm bölümünü önceden belirliyor, sonrasında kalemimi özgür bırakıyorum. Şiirde böylesi bir kurgusal süreç yok. Kalemim tamamen özgür…
Günümüzde okuma yazma oranı yüksek olmasına rağmen gazete, kitap ve dergi okumayan geniş bir kesim var. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Öyle bir çağdayız ki maalesef koştur koştur yaşıyoruz hayatı. Ruhumuz, adımlarımızın gerisinde kalıyor… Bilişim çağının rüzgarında savrulan insanlar, teknolojinin sunduğu kolaylığın büyüsüne kapılarak, yapaylığın sığ kıyılarında kaybolup gidiyor. Okumaya ne zamanları ne sabırları var. İnsan okudukça derinleşir oysa… Okudukça farklı yaşamlar, farklı coğrafyalar, farklı karakterler, farklı acılar, sevinçler, hayallerle tanışır. Okuyan insanın çok yönlü düşünme kabiliyeti, empati duygusu, gelişir. Okuma alışkanlığı kazandırmak bu yönüyle oldukça önemli bence. Bu konuda en önemli görev ebeveynlere düşüyor. Hiç kitap okumayan bir anne babanın, çocuğuna “kitap oku” diktesi ne kadar etkili olabilir ki? Öğretmenlerimizin, özellikle ilkokul öğretmenlerimizin rolü de çok büyük. Okuma alışkanlığı sonradan kazanılması güç bir alışkanlık çünkü.
Ne zamana kadar yazmaya devam etmeyi düşünüyorsunuz? Yeni projeleriniz var mı?
Elim kalem tutmayana kadar…
Bir ömre sığmayacak kadar çok projem var. Bu yüzden öncelik sıralaması yapmak zorunda kalıyorum. Basıma hazır bir şiir dosyam ve yazmaya yeni başladığım öykü kitabı var sırada. Kısmet…
Gençlere ve yazmayı düşünenlere ne söylemek istersiniz?
Değerlerin yıprandığı, materyalizmin pik yaptığı bu çağda; yazmaya, yazarlığa ilgi duyan gençlerimizin olması umut verici. Yazmayı düşünen gençlerimize şu önerilerde bulunabilirim;
Okumak, yazmanın en büyük öğretmenidir. O yüzden önce okumak, çok okumak lazım. Hiçbir şey dolmadan taşmaz. İyi bir gözlemci olmalısınız ayrıca. Sadece kitapları değil insanları da okumalısınız.
“Dil” i doğru kullanmalısınız. Dil, bir milletin hafızasıdır çünkü…
Yazar; topluma, insana, insanlığa karşı sorumludur. Bu bilinçle yazmalısınız. Vicdanınızın sesi yansımalı kaleminize….