Reklam
Reklam
Reklam
AKŞEHİR BEYEFENDİSİ

AKŞEHİR BEYEFENDİSİ

[email protected]

ÜRKÜTMEK LAZIM..!

06 Aralık 2021 - 00:59

Merhaba sevgili hemşerilerim, merhabalar efendim, hayırlı, uğurlu günler, bol çalışmalı, bol üretimli, bol taşlamalı beklentiler…
Bakalım ne kadar ürkütebileceğiz..? Doğrusu merakla başlıyorum ben de satırlarıma, yazmaya, ürkütmeye…
Öyle konuşarak değil de, yazarak verip veriştireyim diyorum aldığı yerden alana, verdiği yerden verene...!
Haydi bakalım…
Kimi, “görevini en iyi yapan vatanını en çok sevendir” diye düşünerek, her türlü imkansızlık içinde de olsa, ÖSYM sınavlarında derece yapan öğrencileri yetiştirmeye çalışan köy okulu öğretmenleri, kimi de yapması gereken kurumsal görevlerini dahi “BİLMEYEN” bazı kimseler..!
Kimi dost görünen kuyu kazıcıdır, kimi hendek kazanlarla dost olur..!
Kimi, ekmek kavgasında, iki cam şişe, dört-beş karton kutu toplayıp, satacak para kazanacak, kimi de oturduğu konutun eskimemiş bile olan neredeyse kullanılmamış eşyalarını yeniden değiştirip, harman savurmada..!
Kimi yetkinliği de olmadan kural koyar, kimi olmayan bilgisiyle ahkam keser..!
Kimi, okuyup, adam olayım babam gibi; eşek olmayayım diye çabalarken, kimi de “referans” vasıtasıyla hatta gitmeden maaş aldığı işinin telaşında...! Kimi değiştirir, değiştirir DÜZELTMEZ, kimi de “ben yaptım oldu“ der..!
Kimi, yol yordam bilerek, büyüğü küçüğü gözeterek, kimsenin hakkına hukukuna zarar gelmeden olacak işlerini yaptırma derdinde, kimi de hatır gönül bile saymadan, güya “tepeden” iş gördürüp, “bak ben nasıl yaptırdım” havasında..!
Kimi, diploması olmadan doktorluk yapar, kendine iyi gelen ilacı sana da “yazar”, şurup yapar..!
Kimi, hak yemeden, çalıştığı işte “tırnaklarıyla çalışıp, kazanıp” yükselip geldiği yeri unutmamayı bilirken, kimi de “aman sende” demeye devam edenlerden olma yolunda hızla ilerlemekte..!
Kimi, cahildir, konunun uzmanı değildir, bilmez uzman kadar yine de yöneticidir ya, konuşur..!
Kimi, yaratılanı sever, yaratandan ötürü sokaktaki dostlara bir kap yemek, biraz su içirmeye çalışırken, kimi de vahşice en akla gelmeyen işkence ve zulümle doğayı ve sokaktaki dostlarımızı katletme yarışında..!
Kimi, anası ya da babası hasta, çalışamaz durumda olup, onların eli ayağı olarak, bedensel temizliklerine kadar öf bile demeden evlat olma çabasında, kimi de vücut bulma sebeplerinin bayramda dahi elini öpmeye gitmeden dünya yolunda koşmakta..!
Kimi, hastalara derman olayım Allah’ın izniyle diyerek, bedenini bile insanlık için feda etmeye koşarken, kimi de “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” düşüncesizliğinde..!
Kimi, millet menfaati için iş ve aş üretme, ürettirme gayretinde, kimi de aman oturduğum yerden kalkarsam, “üstünde oturduğum yumurtalar soğur” diye kıpırdamayayım gafletinde..!
Kimi, Atamızın da dediği gibi “Öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır.” düsturuyla hareket ederek bu memlekete “evlat” yetiştirme gayretindeyken, kimi bu cennet vatana hain ve terörist yetiştirmekte ya da onlara çanak tutmakta..!
Kimi “affını ister” arından, kimi sebep sonuç ilişkisine bağlar, anlayıp dinlemeden..!
Sizlerin de anladığınız gibi ben de dolmuşum iyice, ne yastığa anlatabilirim, ne de duvarlara resmedebilirim, o kadar çok çarpıklığı yaşıyoruz ki sizler de her an ve her zeminde görüyor ve biliyorsunuz bunları, birebir hep birlikte yaşıyoruz..! 

Elbette ki bu taşlar, burnu gereksiz havada ve içi boş liyakatsizlere, müsveddelere, geldiği yeri unutan hadsizlere, densizlere, insan olma yolunda bile olamayanlara, cahillere, beyni yerine başka yeri çalışanlara ve dahi “Ebu Cehillere”...!
Yoksa, Eylül’deki ATTIĞIMIZ TAŞ yazımızda da benzer ifadelerle ürküttüğümüz kurbağaya değmez ben de biliyorum da, yine de ÜRKÜTMEK LAZIM, sandığın gerçek sahibi olarak..!
Akşehir Beyefendisi der ki: Ne taş bitecektir, ne şeytanlar, yeter ki taş atmayı bilelim, kanatmadan…”
Demem o ki, 
Dünyanın Ortası Akşehir’den, Gülmecenin Başkentinden, Nasreddin Hoca Diyarından,
Hürmetlerimle…
Ya tutarsa…
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum