Reklam
Reklam
Reklam
AKŞEHİR BEYEFENDİSİ

AKŞEHİR BEYEFENDİSİ

[email protected]

ATTIĞIMIZ TAŞ..!

27 Eylül 2021 - 00:40

Merhabalar efendim, öncelikle herkese saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum.
    Elime aldım kara kalemi, pardon oturdum bilgisayarın önüne, verip veriştireyim diyorum aldığı yerden alana, verdiği yerden verene...!
    Kimi, ekmek kavgasında, iki cam şişe, dört-beş karton kutu toplayıp, satacak para kazanacak, kimi de oturduğu konutun eskimemiş bile olan neredeyse kullanılmamış eşyalarını yeniden değiştirip, harman savurmada..!
    Kimi, okuyup, adam olayım babam gibi; eşek olmayayım diye çabalarken, kimi de “referans” vasıtasıyla hatta gitmeden maaş aldığı işinin telaşında...!
    Kimi, yol yordam bilerek, büyüğü küçüğü gözeterek, kimsenin hakkına hukukuna zarar gelmeden olacak işlerini yaptırma derdinde, kimi de hatır gönül bile saymadan, güya “tepeden” iş gördürüp, “bak ben nasıl yaptırdım” havasında..!
    Kimi, hak yemeden, çalıştığı işte “tırnaklarıyla çalışıp, kazanıp” yükselip geldiği yeri unutmamayı bilirken, kimi de “aman sende” demeye devam edenlerden olma yolunda hızla ilerlemekte..!
    Kimi, anası ya da babası hasta, çalışamaz durumda olup, onların eli ayağı olarak, bedensel temizliklerine kadar öf bile demeden evlat olma çabasında, kimi de vücut bulma sebeplerinin bayramda dahi elini öpmeye gitmeden dünya yolunda koşmakta..!
    Kimi, yaratılanı sever, yaratandan ötürü sokaktaki dostlara bir kap yemek, biraz su içirmeye çalışırken, kimi de vahşice en akla gelmeyen işkence ve zulümle doğayı ve sokaktaki dostlarımızı katletme yarışında..!
    Kimi, hastalara derman olayım Allah’ın izniyle diyerek, bedenini bile insanlık için feda etmeye koşarken, kimi de “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” düşüncesizliğinde..!
    Kimi, cennet vatanımızın evladı olarak, canını hiçe sayarak “ölürsem şehit, kalırsam gaziyim” düsturunda, kimi de olmayacak vatan hainliğinde..!
    Kimi, koskoca devletimizin yaptığı imar ve medeniyet basamaklarını gıpta ile temaşa ederken, kimi de elma şekeri bulmuş dört ayaklı gibi kemire kemire eşinmekte..!
    Kimi, boş beşik sallarken anne olamadım diye sabreder, kimi doğurmadığı evlatlara evini, barkını kucağını açar, kimi de orada burada köprü altına, cami avlusuna bırakıp, “saldım çayıra, Mevlam kayıra”, Allah deldiği boğazı aç bırakmaz diye güya tevekkülde..!
    Kimi, millet menfaati için iş ve aş üretme, ürettirme gayretinde, kimi de aman oturduğum yerden kalkarsam, “üstünde oturduğum yumurtalar soğur” diye kıpırdamayayım gafletinde..!
    Kimi, canı yanmazken bile polisimize, askerimize canı kurban, kimi de canı yandığında dahi onlara taş atıp, kurşun sıkma edepsizliğinde..!
    Daha ne diyeyim sevgili dostlar, ben de dolmuşum iyice, o kadar çok çarpıklığı bir o kadar da çokça yaşıyoruz ki; sizler de her an ve her zeminde görüyor ve biliyorsunuz, karşınıza geliyordur.
    Elbette bu taşlar, burnu gereksiz havada ve içi boş liyakatsizlere, müsveddelere, geldiği yeri unutan hadsizlere, densizlere, insan olma yolunda bile olamayanlara, cahillere, beyni yerine başka yeri çalışanlara ve dahi “Ebu Cehillere”...
    Yoksa, attığımız taş, ürküttüğümüz kurbağaya değmez ben de biliyorum…
    Mevla, görelim neyler…Neylerse güzel eyler…
    Akşehir Beyefendisi der ki: “Sulhün sefası imardır, elbirliğiyle kurulur…”
    Demem o ki,
    Dünyanın Ortası Akşehir’den, Gülmecenin Başkentinden, Nasreddin Hoca Diyarından,
Hürmetlerimle…
Ya tutarsa…

YORUMLAR

  • 0 Yorum