ANLIYORSUN


Bir dağ evi yalnızlığında patika yoldan vadiye uzanırken boz tepeler ardına teșne bir ucundan baktığında diğer ucundaki kırmızı traktörün görünmediği büyük tarlalara yarım ışık turuncu güneşimiz lâkin gölgesi uzayan düşlere benziyor sessiz ve derinden! 

İçi boş kimsesizliğe yürekten çare arasan ne âlâ! Dolmaz yanından ayrılır umutsuz adımlar ve bozar içre dalgınlığını teneke kutuya attığın bir tepik! Sonra sensizliğine dokunur sesleri. İşte o nabzı atmaz kelimeler ve ölü cümle kurmaya başlar öznesiz! Bu durumda ne yazıbilir ki boş teneke çok ses çıkarır değil mi? Değil değil sen yaz dolar sessizliğe diyorsan o başka!

İyi anlıyorsun lâkin ben de iyi anlıyorum da inan bazen karşılıklı anlaşılmak çok acı veriyor. Dünya ölçülerini kullanarak anladığımız şekli bu ve buna gerçek diyoruz. Gerçeklerden kaçınılmaz diyorlar, desinler! Kimin gerçeği gerçek ki henüz bilinmeyenler konusunda bir arpa boyu yol alınmamıșken?

Kendini anlatmak zor belki, belki de bu yüzden iki ucu açık metinlerin ardına sığınıyoruz. İyi de neler neler yazıyorduk da kimsesizliğin ruhu bir metinde ete kemiğe bürünüyordu? Zor değil mi devșirilen mânâ ruhlarını bir bir hizaya sokmak? Daha başka neler olabilir ki çok kolay yazılıyor diyeceğinizi biliyorum ve biliyorum ki yazmadan duramayacağımı da!

Kalemi elime aldığımda yadıma dökülüyor sırasını bekleyen kelimeler șerha șerha! İki elin belinde, sonra diz kıran hâyâli ile vahşi bakışları düşüyor. Omuzlarını yoklayan koyu kestane saçlarından ve imasız kalkık kașlarından sıralı toros dağları gibi kirpik uçlarından zirvelere tırmanmak. Bu tırmanış bitimsiz ve dudak payında biliyorsunuz? İşte muhteşem kıvrımları diyorum masum bir yanak dokunuşuna ve ilk heyecana iștiyak!

Evet, çatlaktan sızan bunlar ve muhteşemi düşünerek yaşamak böyle güzelse muhteşemle yaşamak nasıl güzel kim bilir. Muhteşem barajın kapaklarının açıldığını düşün ve önüne ne kattıysa götürdüğünü! Delice kapılmak diyorum taşkınlara ve gözlerin kapalı!