MEVSİMLERDEN SONBAHARDAYIM


 Ünlü şarkıcı ve besteci Selami Şahin; ''Yalancı dünya gibi yalancısın sevgilim/ Sen mevsimler gibisin değişirsin sevgilim..'' der, ''Sen Mevsimler Gibisin'' adlı o şarkısında. Mevsimlerin insanların ruh halleri üzerindeki etkilerini anlatan daha bir çok şarkı ve şiir sıralanabilir. 

          Mevsimler, özellikle de mevsim değişimlerinin ve bilhassa İlkbahar ve şu anda içinde olduğumuz Sonbahar gibi mevsim geçişlerinin etkilerini sanıyorum hissedip yaşamayan yoktur. Hal böyleyken diyorum ki; öyle ise neden bu hafta buna değinmiyoruz ve hatta hayatımıza yer etmiş şarkıları, şiir ve yazınları yaşadığımız bu Eylül'ün son günleri üzerinden değerlendirmiyoruz?

          ''Dünya soğur, akşam serinlerken,
          Benim sensiz sevinecek bir şeyim yok.
          Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim,
          Ve işte en gümüş cümlem:
          İçimi açtım sana.
          İçini açmak için.'' 
          Diyor Birhan Keskin, ''Eski Avluda'' şiirinin bu dizelerinde, dünya soğur ve akşamlar serinler ve hatta artık üşütmeye bile başlarken.

          Mevsimsel geçişler; kişilerde kendilerini iyi hissetmeme, çaresizlik, çökkünlük, umutsuzluk, halsizlik ve sinirlilik gibi duygu durum değişikliklerine yol açabilmektedir. Bu duygu durum değişimleri de kişilerin tutumları üzerinde de olumsuz etkilere neden olabilmektedir. Bu durum kişilerde bir takım fizyolojik sıkıntılara yol açabilmekle birlikte, bedenlerinden duydukları memnuniyetsizliği arttırabilmekte, depresif ve anksiyete belirtilerinde de artışa neden olabilmektedir.

          Tüm bu duygu-durum değişimleri, bu agresif ve depresif yansımaların yanında hislerimize olan etkileri de hüzne ve melankoliye daha yakın sanırım. İsteksiz, halsiz, keyifsiz bir duygusal hezeyan nasıl ki yaşamımızı olumsuz etikliyorsa, şiir ve edebiyat dünyasına yansılamarı ise tam tersi bir o kadar doyumsuz, lezzetli ve etkili olabiliyor.

          ''çiçekli badem ağaçlarını unut.
          değmez,
          bu bahiste
          geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
          ıslak saçlarını güneşte kurut
          olgun meyvelerin baygınlığıyla parıldasın
          nemli, ağır kızıltılar…
          sevgilim, sevgilim,
          mevsim
          sonbahar…''
          Diyor Nazım Hikmet, ''Mevsim Sonbahar'' şiirinin mısralarında. Mevsimler gelip geçiyor, tıpkı ömrümüz gibi…

          ''Öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki
          Az önceki çiçekler nasıl da diken diken
          Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
          O sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik, bitti
          O elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti
          Artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz..''
          Diyor Hasan Hüseyin Korkmazgil, ''Sonbahar Oluyorum'' şiirinin bu mısralarında.  Sözcüklerde mevsimler gibi değil mi? Doğru ve yerinde kullanıldıklarında nasılda patlayıveriyorlar tinsel bir intihar kurşunu gibi şakaklarımızda ve beynimizden sinir sinir çekilierek ruhumuza kanayan bir hayat gibi..

          ''Düştü can evime dördüncü cemre
          Dünyayı üçüncü gözümle gördüm.
          Dört yüz seksen beş gün çekti bir sene
          On altıncı aya takvimsiz girdim.''
          Diyor Abdurrahim Karakoç, ''Beşinci Mevsim'' şiirinin o dizelerdinde şiirine girerken. Dört mevsim hep bir bahaneyle iyiyi, güzeli ve ideal olanın arayış yahut hüzne, aşka, sevgiye, ayrılığa yakınış ve hatta hayata, dünyaya isyan gibi yakarış. Yol ve yön hangisiyse farketmez ortak payda bir arayış beşinci mevsimi evet. Çünkü ideal olan budur. Hayalini kurduğumuz, ardımızda bırakmayı düşlediğimiz bu uzun ve yorucu yolculukta yerimizi almak istediğimiz o ütopya..

          Öyle ya da böyle hayat bir seyrüsefer ve bu yolculukta taze bir bahar gibi doğuşundan itibaren adem oğlunun kışa yolculuğunun hikayesi gibidir mevsimler. Ben mi? Ben de bir çoğunuz gibi içinde bulunduğumuz bu mevisimi, mevsiminde yaşıyor ve mevsiminde dalından kopardığım o lezzetsiz meyveyi dişler gibi dişliyorum dalından. Acı tadı genzimi yakarak iniyor mideme doğru hazmedemeyeceğim imgelerle sararan yapraklar arasında uzaklara bakıyorum nerede son bulacak diye ve nasıl..

          Ne diyordu uzaklardan şimdi kulaklarıma değen eski ve cılız bir ses o şarkıda haykırarak? ''Mevsimlerden sonbahardayım/ Artık çok geç, yağmurlardayım / Ben vazgeçtim, yalnızlardayım..''  Her mevsim İlkbahar gibi taze ve güzel kalman dileğiyle sevgili okur. Haftaya görüşmek üzere