Eşyaların Tanıklığı…

SEVİL KÖSE sevil.kose.mehmet@hotmail.com


İnsan doğal yaşam alanlarından beton binalara taşınırken, yanında hep doğayı da taşır. Alışmış olduğu doğal yaşamın içinden çekip aldığı, modern hayata yaşam boyu sürükleyip durduğu doğal yaşam izleriyle dolar taşar.Geçmişinden kopamaz insan, çevremiz bunun örnekleriyle doludur.

Gelin bir sıralama yapalım.

İstanbul Havalimanında ki koyun çanlarından ışıklandırmayı görünce. Havalimanına ilk adımınızı attığınız anda başınızı yukarıya çevirdiğinizde binlerce, büyüklü küçüklü çanların içine ışıklandıma döşenmiş olduğunu görürsünüz. Arada bir rüzgardan sallanan çanları duyunca üç yüz koyunlu çobanın nergis ,kekik kokulu  Toros yaylalarında gibi hissediyorsunuz. Çanların arasından geçerek anasına kavuşan kuzular gibi meeeee diyerek bineceğiniz uçağınızın yolunu tutuyorsunuz.

Bahçesinde çiçek yetiştirenler beton binalara taşındığında çiçeklerini de  balkonlarına taşırlar. Eskiden teneke kutulara diktikleri çiçekleri, şimdilerde bin bir çeşit plastik saksılara dikerler. Bu insanların balkonlarına baktığınızda  eski bahçesini balkonuna taşıdığını her bir çiçeğin dile gelip toprak ve gökyüzü arasındaki serenatını izlersiniz. Kokuları diğer balkonlara kadar taşar. Balkon imkanı olmayanlar da plastik vazolara, plastik çiçekler koyarlar masalarına. Böylece doğayı evlerin içine taşımış olurlar.

Bu durum doğayı moderniteye dahil etmektir.
 
Çoğumuzun evinin duvarlarında antik eşyalar bulunur. Örneğin bir kirman , el dokuma halı, antika radyo, antika saat, eski bakır sağanlar gibi. İşte yine toprakla haşir neşir olduğumuz, eskiden kullandığımız modern hayata geçince hiç kullanmadığımız eşyalar duvarda yerini almış oldu.

İnsanlar geçmişte kullandıkları eşyalarını bu güne taşımalarının sebebi,o eşyaları şahit göstermeleridir. Elbet  de geçmişe özlemi de unutmamak gerekir. Eski yıllardan kalan her hangi bir eşya tanıklığında insanı tanımlamak ve ya insan ilişkilerini tanımlamak daha kolay.

Tarlalar, imece usulü çalışmalar, kuyu başları, çeşme başları, düğünler, cenazeler.
Harman yerleri, degirmenler gibi insanların bir arada olmak zorunda oldukları yaşam alanları.
Oraklar, dirgenler, çıkrıklar, tahta kaşıklar, ibrikler, el dokuması un keseleri, denkleri ,su bakraçları, el dokuması halılar, heybeler, şinikler, timinneler, bakır kaplar, modern hayatta kaybolup gitmezler. Ayni amaç ile kullanılmıyor olsalar bile tarihe ışıklık etmek adına yerlerini bir şekilde bulurlar ve modern hayata hem tanıklık ederek hem de dahil olarak var olurlar. Bu kimi zaman duvarlarda dekor, kimi zaman modernize edilerek yeniden kullanıma sunulmuş olarak bulunur.

Şimdi şurdan Demiryolu,köstek zincirli bir cep saati dile gelse eğer ,insanların zamanı öğrenmek için saat cebinden saat değil, cep telefonuna bakarak zamanı öğrendiklerine şahitlik ederler. Kostekli saat duvardaki yerini alır, cep saati yerini cep telefonuna bırakır.

Geçmişini eski eşyaların tanıklığında bulan insan, moderniteye dahil olurken eskilerin elinden tuttuğu gibi tutar, bu güne dahil eder ve kendini yeniden tanımlar. Duvardaki saat dile gelir ve şöyle bir cümle kurar.
"İnsanlar beni saat cebinden çıkarıp her baktıklarında, ben onların ömründen, onlar benim ömrümden çalıyorduk. Benim hırsızlığımın sonu duvarda bitti, insanın ki toprakta...