GÜNCEL SORUNLAR - 4
ALZHEİMERLI HASTALARLA VERİMLİ ÇALIŞMAK İÇİN ÖNERİLER
Bir önceki yazımız dikkatle incelenirse, aslında Alzheimer hastaları ile nasıl çalışılabileceği de ortaya çıkmış olacaktır. Çünkü düşünce, tutum ve davranışları kendilerinden değil hastalıklarından kaynaklanmaktadır. Ve biz onları daha iyi anlayabiliyor, kabul edebiliyoruz. Yani bize çok anlamsız, çok basit veya çocukça gelen davranışlarda kasıt, art niyet yoktur ve düşmanca davranışlar değildir. Bizlerin sinir olmamızdan Alzheimer lı olan hastamız mutlu olmaz. Kendi içinden; “Oh be yine sinir etmeyi başardım” diye düşünmez. Üstelik kızdığımız zamanki gergin halimiz, onu da olumsuz etkiler. Sağlıklı bir insanın Alzheimer lı bir kişinin yerine kendini koyması yani empati yapması oldukça zordur. Ancak şunu düşünebiliriz ki; oradan öyle görülmektedir. Dolayısıyla davranışlarının arkasında kendince haklı nedenleri vardır.
Dilerseniz onları biraz anlamaya çalışalım. Bazı sesler duyduğunuzu düşünün ya da görüntüler gördüğünüzü... Örneğin; aslında vefat etmiş olan eşinizin, gelip karşınıza oturduğunu ve size sorular sormakta olduğunu düşünün. Ne yaparsınız? Tepkileriniz nasıl olur? Veya size yardımcı olan tek kişi olan kızınızla sokaktasınız ve bir binaya, bir kuruma girdiniz. Kızınız size diyor ki; "Anne ya da baba, benim biraz işim var. Sen burada otur, bekle, ben bir süre sonra seni gelip alacağım." Nerde olduğunuzu, evinize nasıl gideceğinizi, aylardan ne, haftanın hangi günündesiniz hatta saatin kaç olduğunu bile bilmiyorsunuz. Yabancı insanlar arasındasınız. Ne düşünürsünüz? Terk edileceğiniz gibi bir hisse kapılmaz mısınız? Tedirginlik yaşamaz mısınız? Daha ötesi, bir saat beklediniz ve kızınız hala gelmedi, tepkiniz ne olur? Evet alzheimerlı hastalar bunları fiilen yaşayabiliyorlar. O zaman tepkilerimizi buna göre vermek durumundayız. Buraya kadar söz konusu ettiğimiz düşünce, tutum ve davranışlardan bazı önerileri gerekirse tekrar etmenin yararlı olacağını düşünüyoruz.
• İnatlaşmak, sert davranış, yüksek ses tonu, emir cümleleri, negatif cümleler, asık surat, gergin bedensel duruş, aceleci davranış, aşağılayıcı sözler, değersiz olduğunu hissettirecek sözler, tutum ve davranışlar vb. Yasaktır. Ne olduğunu anlamadan anlık yapılan yardım girişimleri yine hastamızın ajite olmasına yol açar. İteleme, çekiştirme, umursamama da aynı sonuçlara yol açar. Bunlarla bir yere varamayacağımızı, problemi daha da büyüteceğimizi peşinen kabul etmeliyiz.
• O zaman tam tersi;inatlaşmamak mümkünse ayak uydurmak, yumuşak davranmak, alçak, sakin ses tonu, teklif cümleleri, pozitif cümleler, güler yüz, dingin bedensel duruş, zaman tanıyarak uygulama vb. Seçenekler tercih edilmelidir. Kendisinin değerli, becerikli, iyi kalpli vb. Birisi olduğu ve kendisinin önemsenip değerli görüldüğü sözlü olarak da, davranışlarla da hissettirilmelidir. Sürekli aynı şeyleri yapmak zorunda olan kişiler için zor olmakla birlikte işimizin daha kolay olabilmesi için bunlar gereklidir.
• Mekan oryantasyonu yapamadıkları dikkate alınarak, bakım işinin kendi evinde, hep aynı evde yapılması tercih edilmeli, mümkünse ev değiştirilmemelidir.
• Yardımcı olurken, ne yapmakta olduğunuzu belirtiniz. Örneğin; kullanmakta olduğu hapları hastanın ağzına itelemek yerine, ilaç içirmek istediğinizi belirtip hazır olmasını sağlayabilirsiniz. Bir başka ifade ile hastanın da ne yapmakta olduğunu bilmesi gerekmekte ve en doğal hakkıdır.
• Hastanın kendisinden tarafa olduğunuza inanması gerekmektedir. İçtenliğinize, samimiyetinize, ona gerçekten yardımcı olmak istediğinizden emin olması, yardımcı olmanızı kolaylaştıracaktır. Güven ilişkisi, yalnızca alzheimerlı hastalarda değil, bütün insan ilişkilerinde de zorunluluk arz etmektedir.
• Yanında, yakınında kendisi hakkında konuşulanları anlayabilir, tedirgin olabilir, dedikodusunu yaptığınızı, kendisi hakkında planlar kurmakta olduğunuzu düşünebilir. Bu nedenle dedikodu yapar durumda konuşmamak (Fısırdaşma) konuşulanlara da dikkat etmek, hatta kullandığımız sözcükleri itinalı seçmek zorundayız.
• Bütün insanlar anlaşılmak isterler. Alzheimer lı hastaların da anlaşılmak istemesi en doğal haklarıdır. Daha ilerisi, onları anlamadan, gereği gibi yardımcı olmamız imkansız gibidir. Karşısında hiç kimse olmadığı halde, birileriyle konuşmaları veya sanki birilerine cevap vermeleri bize çok ters gelebilir. Ancak onların bulunduğu yerden bakabilirsek, dünyayı, olay ve olguları onları onların 5 duyusu ile değerlendirmeye çalışırsak, ne kadar zor durumda olduklarını anlayabiliriz. Empati yapmaktan söz ediyoruz. Empati yeteneği hepimizde vardır. Aslında empati yapmak, kendimizi onların yerine koymaya çalışmak, her şeyin başıdır diyebiliriz.
• Tedbiri asla elden bırakmamak kerekiyor. Elektrikli, elektronik araçları kullanamadığı unutulmamalı, intihar düşünceleri geliştirebileceği varsayılmalı, kapalı elektrik prizleri tercih edilmeli, gerekirse pencerelere korkuluk takılmalı, kapı kilitleri dikkatli seçilmeli, ilaçlara ulaşımı engellenmelidir. Konum bildiren modern cihazlar, en azından; hasta kimlik bilgilerini içeren künyeler kullanılmalıdır. Sürekli hareket halinde olan veya çok ajite olmuş hastaların, zorunlu kalınması halinde, hastayı rahatsız etmeyecek şekilde, koltuğa bağlanması gibi çözümler, üretilebilir diye düşünmekteyiz.
• Hastamıza ait eşyalar önemlidir ve iyi değerlendirilmelidir. Kırmızı yelek, içinde para olmasa bile cüzdanı veya güneş gözlüğü ya da saç tokası vb. Kaybedilirse olacaklar bellidir. Yani kıyametler kopacağından özenle saklanmalıdır. Hırsızlıkla suçlanmanız kaçınılmaz olabilir. Hastamızın benimsediği eşyalar, onlarca yıl öncesine ait, örneğin gençliğini hatırlatan, (mutlu günlerini hatırlatan) eşyalar olabilir. Resimler, albümler, ses kayıtları arada bir de olsa hastamızla paylaşılabilir.
• Bu bilgiler ve/veya alzheimer üzerine yazılmış bütün yazılar, genele göre hazırlanmakta olup her hastaya birebir uygulanamayabilir. Diğerleri ile kıyaslama yapmak da doğru değildir. Kişiye özel gelişimler dikkate alınmalı, yazılan ve söylenenler ışığında yeni çözüm yolları aranmalıdır.
• Kişisel Yeteneklerini (Enstrüman çalmak, resim yapmak, fotoğraf çekmek, yazı-şiir vb yazmak) ve mevcut performansını sürdürmesini sağlayacak uygulamalar, oyunlar, etkinlikler düzenlenmesi, kendine güvenini artıracak, başarabileceği-"başardım" diyebileceği, yakınlarına-bakıcısına yardımcı olabileceği ufak işler vermek, başardığı zaman ya da yardım süreci için teşekkür etmek alkışlamak (Bravvo, harikasın, iyi ki varsın vb. ifadeler) iyi gelecektir.
• Çocukken anne ya da babanıza, kucağına oturup;"Baba bu ne?" "Burun oğlum.", "Baba bu ne?", "Kulak kızım", "Baba bu ne?", "Ağız oğlum", "Baba bu ne?", "Kirpik kızım" vb. Sorularımıza bıkmadan, usanmadan cevap verildiği günleri hatırlayalım ve bilelim ki; her şey belirli bir süre sonra bitecek, anne ya da babanızı bir daha isteseniz de göremeyeceksiniz. Sonuç olarak daha sonradan insanlar yapamadıkları için ya da yanlış davranışları için pişmanlık, suçluluk duymakta "keşke" demektedir. "İyi ki" demeniz dileği ile saygılar sunuyorum....