Dijital Çağın Vebası "Dezenformasyon"

İbrahim Günay xcygnay@hotmail.com


Günümüz dünyasında, internetin ve özellikle sosyal medyanın hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelmesiyle birlikte, bilgiye erişimimiz de hiç olmadığı kadar kolaylaştı. Ancak bu durum, madalyonun diğer yüzünde, yeni bir tehdidi de beraberinde getirdi: dezenformasyon. Yeni medyanın hızla yayılan virüsü diyebileceğimiz dezenformasyon, toplumların sağlığını ciddi şekilde etkileyen, doğruyu yanlıştan ayırt etmeyi zorlaştıran bir salgın gibi yayılıyor.

Geleneksel medya döneminde bilgi akışı daha kontrollü ve denetlenebilirdi. Yayıncılar, haberleri doğrulamak ve dengeyi sağlamak adına belirli editoryal süreçlerden geçerdi. Ancak yeni medya platformları, her bireyin bir yayıncı olabilmesine olanak tanıdığı için, bu denetim mekanizmaları zayıfladı. Artık bir X, bir Facebook paylaşımı veya bir Instagram mesajı, anında milyonlara ulaşabiliyor ve ne yazık ki bu paylaşımların doğruluğu çoğu zaman sorgulanmıyor.


Dezenformasyonun Toplum Üzerindeki Etkileri Oldukça Yıkıcı

Dezenformasyonun bu kadar etkili olmasının arkasında yatan birkaç temel neden var. Birincisi, algoritmaların etkisi. Sosyal medya platformları, kullanıcıların ilgi alanlarına göre içerik sunarak "yankı odaları" oluşturuyor. Bu odalarda, bireyler genellikle kendi düşüncelerini destekleyen içeriklerle karşılaşıyor, bu da farklı bakış açılarına kapalı kalmalarına ve yanlış bilgilere daha kolay inanmalarına yol açıyor. İkincisi, insan psikolojisinin etkisi. Duygusal tetikleyicilerle hazırlanan, öfke, korku veya neşe gibi güçlü duygulara hitap eden yanlış bilgiler, doğru haberlere göre daha hızlı yayılma eğiliminde.

Dezenformasyonun toplum üzerindeki etkileri ise oldukça yıkıcı. Siyasi kutuplaşmayı derinleştiriyor, kamuoyunu manipüle ediyor, hatta zaman zaman toplumsal olayların fitilini ateşleyebiliyor. Pandemi döneminde gördük ki, dezenformasyon, insan sağlığını doğrudan tehdit eden aşı karşıtlığı gibi hareketlere zemin hazırladı. Demokrasilerin temelini sarsan, seçim sonuçlarını etkileyen ve hatta uluslararası ilişkileri geren bir güç haline geldi.


Dezenformasyonla Mücadele, Düşünceye ve Toplumsal Sağlığa Yapılan Bir Yatırımdır

Peki, bu virüsle nasıl mücadele edeceğiz? Öncelikle bireysel farkındalık şart. Her okuduğumuz veya izlediğimiz bilginin doğruluğunu sorgulamak, kaynaklarını kontrol etmek ve farklı platformlardan teyit etmek, hepimizin sorumluluğu. Eleştirel düşünme becerilerimizi geliştirmeli, duygusal tepkilerle hareket etmek yerine rasyonel bir bakış açısıyla olaylara yaklaşmalıyız.

Platform sağlayıcılarına da büyük görevler düşüyor. Algoritmalarını şeffaflaştırmalı, yanlış bilgiyi hızla tespit edip yayılmasını engellemeli ve doğruluk kontrolü mekanizmalarını güçlendirmelidirler. Ayrıca, medya okuryazarlığı eğitimlerinin yaygınlaştırılması ve genç yaşlardan itibaren bireylere bu becerilerin kazandırılması hayati önem taşıyor.

Dezenformasyon, yeni medyanın karanlık yüzü olsa da, bu virüse karşı aşılanmak mümkün. Bilgiye aç bir toplum olarak, doğru bilgiye ulaşma hakkımızı korumak ve yanlış bilginin zehirli etkilerinden kendimizi korumak hepimizin elinde. Unutmayalım ki, dezenformasyonla mücadele, sadece bilgiye değil, aynı zamanda düşünceye ve toplumsal sağlığa yapılan bir yatırımdır.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına Teşekkür

Buradan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına da teşekkür etmek istiyorum. Bünyesinde oluşturduğu Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin yanı sıra stratejik iletişim mekanizmalarıyla, yanlış bilgilendirmeleri engellemek, hakikati savunmak ve uluslararası kamuoyunun doğru bilgiye ulaşmasını sağlamak için yoğun çaba sarf ediyor. İletişim Başkanlığının yürüttüğü dezenformasyonla mücadele çalışmaları uzun süredir hakikat krizine karşı kararlılıkla sürdürülmekte ve bu çerçevede etkili çözümler geliştirilmekte. İletişim Başkanlığı, doğru bilgiye hızla ulaşarak ve kamuoyunu etkili bir şekilde bilgilendirerek, kriz anlarında hayat kurtarıcı bir rol üstlenmekte.