ENGELSİZ MESAFELER

GURBET MİRAN gurbetmirandemir12@gmail.com

Toplumları medeniyet yolculuğunda ölçmenin belki de en insani yolu, onların en kırılgan bireylerine nasıl davrandıklarına bakmaktır. En kırılgan birey deyince ilk akla gelen engelliler! Bu anlamdan bakılınca toplumsal vicdanın aynası gibidir.
Soru şu, Türkiye'de bu ayna bize ne gösteriyor?

İlk bakışta umut verici gelişmeler olduğunu inkar edemeyiz. Son yıllarda kamu binalarına rampalar yapıldı, otobüslerde sesli anons sistemleri kuruldu ve erişilebilirlik kavramı gündemimize girdi. Ancak bu teknik gelişmelerin ardında ne yazık ki hala çok derin kültürel bariyerler var.

Engelli bireylere çoğu zaman ya acıma duygusuyla ya da aşırı yüceltme ile yaklaşıyoruz, oysa ne birine kahraman etiketi yapıştırmak ne de onu zavallı olarak görmek yanlıştır, ancak aksi ve diğer bireyler gibi görmek, gerçek bir eşitlik  getirir. Yanlış yaklaşım; onları birey olarak değil, birer farklılık ya da öteki olarak kodladığımızın göstergesidir.

Sokakta bir engelliyle karşılaşan çoğu insan ya göz kaçırıyor ya da nasıl davranacağını bilmeden donup kalıyor, çünkü engellilik hala biz de konuşulmayan, aile içinde bile saklanan bir gerçekliktir. Eğitimde, istihdamda, sosyal yaşamda engelli bireylerin önü hala yeterince açık değil. Oysa engellilik bir bireyin eksikliği değil, toplumun çeşitliliğidir. Asıl engel fiziksel değil, zihinsel bariyerlerde gizlidir. Onları hayata izole eden şey sadece tekerlekli sandalye, kaldırımdaki yükseklik değil, bakışlarımızdaki mesafedir.

Unutmamalıyız ki her birey potansiyel bir engelli adayıdır. Bu farkındalık empatiyi doğurur. Empati ise birlikte yaşamanın ilk adımıdır. Engelli bireyleri görünür kıldığımız onların sadece varlığını değil, haklarını ya da tanıdığımız bir toplum olduğumuzda, işte o zaman gerçekten medeni olabiliriz. Toplum olarak yapmamız gereken şey engellilere hayatı kolaylaştırmanın yanında, birlikte yaşamayı öğrenmektir. Onların sesi olmak, seslerini duyabilecek bir ortam yaratmaktır ve belki en önemlisi onları değiştirmeye çalışmak yerine kendi bakış açımızı değiştirmektir.

Kendi ile barışık olan engelli bir arkadaşımla aramda geçen bir anıyı anlatmak istiyorum.Konyalılar bilirler Alaaddin Tepesinde  bir arkadaşımla otururken İstanbul Caddesi'nde bir işletmeye gitmem gerekiyordu ve o sırada tekerlekli sandalyede oturan arkadaşıma dönüp dedim ki!

“Buradan İstanbul Caddesi'ne yürüyerek kaç dakikada gidebilirim?”

Bilinçsiz bilinçle sorduğum bu soru; hem arkadaşımın kendiyle barışık olmasını hem de onu bir engelli gibi görmediğimi saatler sonra fark ettirdi. Arkadaşıma engelli olduğunu düşünmeden sormak hayatımda güzel bir anı olarak yer aldı.