TAKKELİ DAĞ İLE HİRA DAĞI'NIN BENZERLİKLERİ
Hira Dağı, Resulullah’a ilk vahyin indiği, yalnızlık ve tefekkür ile dolu günlerini geçirdiği Nur Dağı’dır.Takkeli Dağ ise, halk anlatılarında, mağarası olmasa da çile odalarında dervişlerin çileye çekildiği, sessizliğe büründüğü bir dağdır. Söylenene göre esen rüzgarlarda oluşan doğal sesler, adeta zikir uğultusu gibi duyulur.
Her iki dağda da yükseklere çıktıkça, kalabalıklar geride kalır, yalnızlık seni korkutmaz artık. Çünkü dağ, suskunluğuyla konuşur sana; “yalnız kalan kişi hakikate ulaşır”. O anda zahmet rahmet dönüşür.Her ikisi de, yükseklik, sessizlik, tefekkür ve inziva yeridir.
Hira Dağı’ndan Mekke şehri ve Kâbe (Beytullah) net bir şekilde görülür.
Takkeli Dağ’dan dan bakıldığında ise, Konya şehri, Mevlana Türbesi, Alaaddin Tepesi ve Camii, Konya ovası yeşil bir deniz gibi gözükür. Takkeli Dağ, Konya’nın hem fiziksel hem de ruhsal manzarasına hakimdir.
Hira, İslam tarihinde vahyin indiği yer olarak en nurlu dağlardan biridir.
Takkeli Dağ ise, Konya’nın, Hz. Mevlana ile özdeşleşmiş, tasavvuf düşüncesinin sessiz bir gölgesi gibi anılır. Her ikisi de dünyevi seslerden uzak, maneviyata yakın olan yerlerdir.
Her iki dağ da bir şehre yüksekten bakan ve o şehirle derin bir bağ kuran birer gözlem noktasıdır.
“Takke”, dervişlerin başında taşıdığı sade başlığı ve tevazuyu simgeler.“Hira”, Arapça’da seçkin “sığınak, korunaklı yer anlam taşır.Her iki dağın ismi de maneviyat ve sade yaşam ile doğrudan bağlantılıdır. Hira’da, Resulullah yalnızlıkta vahyi ve hakikati bulmuştur.
Takkeli’de ise dervişler, sessizlikte nefisleriyle yüzleşir, hakikati ararlar.Her ikisi de tenhalıkta tecelli eden hakikatin sembolüdür.
“Hira’da vahiy indi, Takkeli’de sır gizlendi” Bu söz, Mevlevilerin ve sufilerin baş tacı ettiği anlamlı bir ifadedir. Her iki dağ da şehirlerin gürültüsünden uzak, sessizlikle çevrilmiş dışı taş-kayalık gibi sert görünse de, iç duruş, susuş ve ruhsal derinlikte yumuşak ve aşkla doludur. Birisi, İslam’ın doğuş anına tanıklık eden kutsal bir vahiy dağıdır. Diğeri ise, Mevlana’nın yaşadığı topraklarda, halk arasında tasavvufi anlam yüklenen sessizlik dağıdır.
Bu dağlardan biri kutsal, diğeri yereldir. Ancak Takkeli Dağ, Konya’nın Hira’sı gibidir. Dışı taş, içi sırdır. Takke dağına yukarı çıktıkça şehir susar, kalp konuşmaya başlar; tıpkı bir dervişin sema gösterisi gibi.
Kimileri manzara için çıkar. Kimileri ise hayatına yukarıdan bakmak için ve orada fark eder ki:
“Ben ne kadar büyüğüm, sandığım şeyler, buradan bakınca ne kadar da küçükmüş..”Tam da bu yüzden Takkeli, bir inziva ve tefekkür dağıdır.
Hira Dağı Mekkeye ne kadar uzaksa, Takkeli Dağ’da Konya’ya o kadar uzaktır.
Ama her ikisi de çok yakındır kalplere..