KİTAPLARDA KONUŞUR
Bazı insanlar konuşur, bazıları sustuğunda bile çok şey anlatır. Ama kitaplar… Onlar her zaman konuşur. Kapağını açtığın anda seni bambaşka bir dünyanın içine çeker; satır aralarında bazen bir çocuğun gülüşünü, bazen bir askerin son nefesini, bazen de bir annenin dualarını duyarsın. Sessizdirler, ama kelimeleriyle yüreğine kadar ulaşırlar.
Bir kitabın sayfalarını çevirdiğinde, o hışırtının içinde aslında yazarın kalp atışlarını duyarsın. Her kelime bir nefes, her cümle bir iz bırakır. Kitaplar sadece hikâye anlatmaz; yaşatır, düşündürür, sorgulatır. Bazen geçmişi getirir karşına, bazen geleceğe dair umut fısıldar. Bir kitap, bazen bir dost olur; yorgun bir akşamda elini tutar, gözyaşını siler.
Kitaplar konuşur ama herkes duyamaz. Duymak için sessizliğe, kalbini dinlemeye ve anlamaya açık bir ruha sahip olmak gerekir. Çünkü kitaplar kelimelerle değil, duygularla konuşur. Onların sesini duymak, bir satır arasında gizlenen koca bir hikâyeyi fark etmekle mümkündür. Bir romanın kahramanında kendini bulmak, bir şiirin dizesinde kalbini görmek… İşte o zaman kitap konuşur, sen dinlersin.
Kütüphaneler bu yüzden sessizdir aslında; çünkü binlerce ses aynı anda konuşur orada. Her kitap bir hayatın yankısıdır. Bir rafta duran o sararmış sayfalı kitap belki de yıllar önce bir insanın umudu, başka birinin gözyaşıdır. Her dokunuş, her sayfa çevirişi geçmişle bugün arasında kurulan bir köprüdür.
Kitaplar konuşur; ama acele eden, yüzeyde dolaşan, sadece bilgi arayan kulaklara değil… Onlar yavaşlayanlara, satırlarda kaybolanlara, bir cümlenin içinde kendini bulanlara konuşur. Çünkü kitapların dili, kalple çözülür.
Belki de bir kitabı eline aldığında, farkında olmadan bir insanla tanışırsın. Yazarla… Onun ruhuyla, düşünceleriyle, sevinciyle, acısıyla. O kitap, yazarın sustuğu yerden konuşmaya devam eder. Ve sen okudukça, aslında bir nevi yazarın cümlelerini tamamlar, hikâyeyi yeniden kurarsın.
Bugün teknoloji çağında kitapların sesi biraz kısıldı belki. Ama yine de bir kitabı eline alıp sayfalarını çevirdiğinde o kadim ses yeniden yankılanır: “Ben buradayım, seni bekliyordum.” Çünkü kitaplar asla susmaz. Tozlu bir rafta bile, bir elin uzanmasını, bir gözün aralamasını beklerler. Ve o an geldiğinde, yılların sessizliğini bir anda bozarlar.
Kitaplar da konuşur… Yeter ki biz dinlemeyi unutmayalım.