AYNADA  İNSAN KENDİNİ GÖRÜR...

DETSELİ MEHMET CEVİZ HOCA mehmetceviz69@hotmail.com

        İnsanoğlu, beşer olduğu için yolunu her an şaşırabilir .Asıl insanlık, kötüye ve kötülüklere kendini kaptırmış insanları, iyi ve hayırlı insanların, elinden  tutup kötülük girdabından  kurtarmasıdır. Kötü niyetli ve kötülük sahibi, karşısındakini de kendisi gibi olduğunu düşünerek hareket eder. Hayırlı ve güzel insan, kötülük sahibi insanı bilir ama, kötüyle değil, kötülükle mücadele etmek için nezaket içerisinde davranır. nefis ve merak, bazen çıkmaz sokaklara, bazen de içinden çıkılmaz çetrefilli yollara sevk edebilir. İnsan sağlam kulpa tutunursa, nefis insanın emrinde olur, sıratı müstakim  yolunda Hüda ’ya muttaki olur. İnsan, kalbini, gönlünü Allah’a açmasını bilirse,  Allah (c.c) hayırlı ve güzele meylettirir. Dolayısıyla imanı ve insani duyguları coşturan o lezzeti bünyesinde hissetme sini sağlar. Bu, insanın dünyaya bakış açısını da değiştirir. Güzel görme nurunu da elde eder. Güzel bakmak, güzel görmek ve güzel düşünmek  insanı bambaşka düşler cenahına sevk eder.

        Bir hikaye vardır. Bu hikaye şöyle anlatılır: Hoca talebesiyle arazide gezip dolaşırken, bir ağacın altında, eski bir çift ayakkabı görürler. O bölgede çalışan birisine ait olduğunu düşünürler. Talebe hocasına;“Hocam! bu ayakkabıları  saklayalım. Sahibi bulamadığında ki ruh halini seyreylesek olur mu?” der. Hocası der ki; “Sevincimizi başkalarının üzüntüsü üzerine kurmak, ne insanı, ne de İslami  değildir.  Başkalarının göz yaşının üzerine mutluluk kurulmaz. O gözyaşları insanın hayatını alt üst eder. Şöyle yapalım, Sen zengin bir ailenin evladısın. Ayakkabının içerisine bir miktar para koyalım. Parayı görünce sevincini seyredelim. Bu daha güzel olur” der. Talebe bu fikri benimser  ve beraberce ayakkabının içerisine bir miktar parayı yerleştirirler. Görünmeyecek bir yere saklanırlar. Ayakkabıların  sahibinin gelmesini beklerler. Bir müddet sonra, erkek bir insan çıka gelir. Elbiselerini değiştirir. Ayakkabılarını tam giyeceği sırada, içinde bir şeylerin olduğunu hisseder. Bir bakar ki, bir miktar para. Etrafına bakınır hiç kimseyi göremez. Bunun üzerine, sevinç ve mutluluğunu gizleyemez. Adam dizlerinin üzerine çöker, ellerini açar ve şöyle dua eder. “Ya Rabbi, eşimin hasta, çocuklarımın aç olduğunu biliyorsun. Verdiğin bu nimet için sana sonsuz şükürler olsun.” diye dua eder. Bu vakayı beraberce seyrederler. Bunun üzerine hocası talebesine; “Bu senin teklifinden daha güzel olmadı mı?” der Talebesi ise; “Evet hocam daha güzel oldu. Çok sevinçliyim. Şimdi daha evvel anlamadığım konuyu pratikte görerek içimde huzur ve mutluluk hissederek daha iyi anladım”der ve devam eder; “Güzeli düşünüp görebilmek, iyiye yönelmek, daima vermek, insanı mutlu ediyor. İmanın ve insanlığın lezzeti ancak böyle alınıyormuş” der.

        Allah Resulü(s.a.v) bir ortamda ashabı ile sohbet ederken, azılı İslam düşmanı Ebu Cehil çıkagelir. Gelir gelmez Hz. Peygamber Efendimize yönelir ve der ki: “Ey Muhammed! Haşim oğulları sülalesinde senden daha çirkin suratlı biri gelmemiştir. Sende çirkinlikleri ve kötülükleri görüyorum.”der. Bunun üzerine Efendimiz der ki: ”Haddini aştın, ama yine de doğru söyledin. ”Ebu Cehil çıkıp gittikten biraz sonra  birbirinden habersiz bir şekilde Hz. Ebû Bekir (r.a) çıka gelir. Peygamber Efendimizin yanına gelince; ”Ey güneş yüzlü Resul! Senden daha güzel, daha parlak nur yüzlü bir yüz görmedim.”der. Resul-i Ekrem Efendimiz bunun üzerine; “Ey aziz dost, ey değersiz dünya kaydından kurtulan, doğru söyledin, der. Orada bulunanlar; “Ey Allah’ın Resulü! Bu ikisi birbirine zıt şeyler söylediler, sen her ikisine de “Doğru söyledin” buyurdun. Bunun sebebi nedir, diye sordular. Hz. Peygamber (s.a.v); “ Ben Allah’ın cilaladığı bir ayna gibiyim, bana bakan kendini görür, buyurdu.(Mevlana mesnevi  1.2365.2370).

  Hayata gönül gözüyle  bakmak dileği ve temennisiyle…

 Selam ve Dua ile Kalın…