YERYÜZÜNDE İNSAN
Tatmin olma duygusu, sözlük anlamıyla; bir ihtiyacın karşılanması, bir beklentinin gerçekleşmesi veya bir amaca ulaşılması sonucunda hissedilen hoşnutluk, doygunluk ve iç huzur halidir. Peki bu duygunun bizlerdeki yeri nedir?
Oburluğuyla nam salmış olan insanoğlunu, dünya üzerinde doyurmak oldukça zordur. Çünkü onu midesinin kapasitesinden çok yeryüzündeki nimetlerin sayısı ilgilendiriyordur. Her zaman önceliği kendisine hak görmüş biri diğerlerini fazla düşünebilir miydi ki? Elbette, hırs onu yerken o da başka şeyleri tüketecekti.
Denizde küreğine asılırken gözünü hırs bürümüştü insanın. İleride onu ne beklediğini biliyor, tüm gücüyle ona ulaşabilmek için kürekleri çekiyordu. Daha sonra biraz ötedeki akıntıyı gördü. Bir karar vermeliydi: Ya geri dönüp cebinde biriktirdikleriyle yetinecekti ya da daha büyüklerine sahip olup eve onlarla dönecekti. Çok fazla düşünmeye bile tenezzül etmedi insan. Küreklere daha fazla asıldı. Akıntıyı geçemeyeceğini bilmesine rağmen kapılıp gittiği akıntı değil, hırsıydı. Gücünü ona geçiremiyordu. Sonda tahmin edilen oldu. Hırsıyla birlikte düştü ancak kurtulmuştu.
Kurtulduğu için şanslıydı. İlk olarak yaşadıklarını atlatmakla meşgul oldu. Daha sonra hayatta kalma mücadelesini hatırladı. Eli hemen daha önce elde edip cebine attığı başarılarına gitti. İşte tam o sırada ciddi bir sorunla karşılaştı. O doyumsuzluğunu gidermeye çalışırken eskiyip delinen cebine yama yapmaya fırsat bulamamış, düşürdüğü yerden toplayarak geçiştirmişti. Şimdi ise hepsi daha büyük lokma bulabilmek umuduyla heder olmuştu.
Başına bunlar gelen insan, unutup dışarıda onu tatmin edeceğine inandığı şeyleri aramaya koyulana kadar adımlarını ağırlaştırdı ve daha kontrollü ilerlemek istedi. O, yoluna baş koyduğu için yeni tecrübeler edindi ve küçük büyük demeden kazanmaya yeniden başladı. Bu kazançları da yırtık cebine diktikten sonra iliştirdi. Henüz gözünü bürüyecek kadar hırsla dolmamıştı. Sonra büyüdüğü yerden çıkmak için kapılar aramaya koyuldu.
Kapılarla karşılaştığında ise duygularını kaplayan zehrin ruhuna işlediğini fark etti. Önünde kilidini açamayacağı ihtişamlı kapıların olması onun ağzını sulandırdı. Evet, birkaç anahtara sahipti fakat istediği anahtarlara sahip değildi. Dışı böyleyse diye içindekini düşünmeye başladı. Onu dünya hayatı boyunca doyuracak tek yiyeceğin o ihtişamlı kapılardan birinde olduğuna emindi. Bu kadar kesin olmasının sebebi kapıların ardını görememesiydi.
Mantığı ve kontrolü yine kayboldu. İstediğim kapının kilidini açamazsam kırabilirim, diye düşündü. Tüm zamanını ve gücünü bunu yapabilmek için harcadı. Bazen bir şeyler gösterilmek için kapılar insana açılır. Onun da gördükleri karşısında ağzı açık kaldı. Yiyeceğin bırakın onu doyurmasını dişinin kovuğuna yetmeyeceğini fark etti. Bir hayli enerji harcadığı içinde oracıkta bitap düştü.
Ben zamanın azizliğine oldukça inanan biriyim. Gerçekten bir şeyleri hak ettiğimizi düşünüyorsak bunu hırsa bulandırmadan yapmalıyız. Hırs hemen elde etmemizi ister. Oysa olgunlaşmamış meyve acıdır ve karnı ağrıtır.