KALEMDEN DÖKÜLECEK FİKİRLER
Usul usul çekildim köşeme. Önümde duran bembeyaz bir sayfa, yüzümde ise durdukça burulan tebessüm. Biraz penceremden öte bakındım. Gözlerim hareket eden fikirlere ilişti. Hepsi yoldan geçiyordu. Bu yaşa gelebilmek için yürüttükleri mantıkla adeta savruluyorlardı. Havanın sıcaklığı onları da yavaşlatmış ama durmak için zamanları kalmamış gibiydi. Sonuçta ömür denen krokinin çiziminde büyük katkıları vardı.
Hepsi fikirler için açık kapı arayışındalardı. Bu yola henüz baş koyanlar kurumlanıyor, heyecan ateşi gözlerinde çakıyordu. Sonuçta bir şeylere emek verildi; hevesli ve istekli. Bu kadar güzellik arasında göremediği bir şey de vardı onların. O da bazı kapıların sırf onun yüzüne kapanmak için açıldığı. Başlarda bunu anlamlandıramamak gayet normal. Çünkü üretenler, herkesin leyhi için düşünüp çalışırken e o zaman kapı neden yüzlerine çarpılıverdi?
Ben de aldım elime kurşun kalemi. Yazacaklarım uzun diye kalemtıraşla ucunu sivrilttim. Kalemimi açarken dökülen tozların kağıdımda iz bırakmasını istemedim. Başka izleri sürerken kara lekeler birbirine karışmamalıydı. Yılların tecrübesi tabi; bunları yazabilmek için göğsümdekine çelik giydirip başladım savunmalarıma.
Fikir yaratma gayemiz gittikçe azalıyor. Eleştirilmek bizim için utanç kaynağı olmaya başladı. Çoğunluğun kınadığı bakışlar direncimizi kırmaya yetiyor. Kimseye bir zararımız dokunmuyorsa uçuk, absürt düşünmek bizi deli yapsa kaç yazar? Bize gülenler hayatları boyunca kaç kez dışlanmayı göze alarak kendilerini ifade edebildiler? Onların cesareti daha bileği göremeden büküldü. Seninse bir fikrin var. İşe yarar ya da yaramaz. Bunu denemeden bilemezsin ama yaşadığını kesinlikle biliyorsun. Çünkü sen o fikri yaşatmak için kendini hayatta tutuyorsun.
Öyle zamanlarla karşılaşacaksın ki; birileri senin fikirlerinle alay etmeye dahi tenezzül etmeyecek. Kendisi alışılagelmişliğin daimi yapılarını oluşturuyor. Yeni fikirleri zaman kaybı olarak görüyor. Toplumun parçası olmak için sıradanlaşıyor. Sahi birçoğumuzun yaptığı da bu değil mi?
Toplumun beyinleri olarak yaşlanmamak için egzersiz yapmak zorundayız. Sevdiğimiz, ilgimizi çeken her alan için bu durum geçerli. Mutsuzluk, insana uğursuzluk dışında bir şey getirmez. Sadece çağa ayak uydurmak yetmez; çağın ilerisine de ayak uydurulmalı. Biliyorum, bunlar için uygun şartlar istemek en doğal hakkımız ama fırsat oltaya gelecek bir durum değildir. Atam’ın sözünü örnek göstermek istiyorum: “Şartlar ne kadar ağır olursa olsun, ümitsizliğe yer yoktur.”
Yeri gelecek fikirlerimize kelepçe vurmak isteyecekler. Toplumun yapısını değiştirmekle suçlayacaklar. Fikirlerimiz silah, beyinlerimiz ise suç fabrikası olarak görecekler. Biz gördüğümüz yanlışı susmayıp söylersek eğer; karşı tarafı kurşunlamakla suçlanacağız. Yazdıklarım toplumdan ayrılmak için teşkil edilmiş yazılar değildir. Aksine milletimizin bütün olarak devam etmesi için yazılan yazılardır. Tarih tekerrürden ibaretken farklı kuşatmaların aynı olaylara gebe kalmasını farklı fikirlere sahip çıkarak önleyebiliriz.