SEVİL KÖSE ; ACININ HIZINI KESMEK İÇİN YAZIYORUM !
1-Merhaba Sevil hanım, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz ? Yazarlık yolculuğunuz ne zaman başladı?
Ben Sevil Köse 1963 Kırklareli- Pınarhisar doğumluyum. Evliyim, üç evladım ve dört torunum var. Konya Selçuk Üniversitesi Felsefe Bölümü öğrencisiyim. Açık öğretim Medya ve İletişim okuyorum. Selçukya Kültür Sanat üyesiyim. Gönül Gözü Derneği üyesiyim. Konya Yazarlar Birliği üyesiyim. İstasyon Haber Gazetesinde köşe yazıyorum.
Yazmaya Lise yıllarımda başladım ve hiç bırakmadan devam ettim. Önceliğim hep şiir olmuştur ve yolda devam ettim. Yazmak nedir diye sorsalar ‘’ ACININ HIZINI KESMEK İÇİN YAZIYORUM ‘’ derim. İçimdekileri kağıda aktardığım zaman hem kabullenmem hem de atlatmam daha kolay oluyor.
2- Sizi yazmaya yönlendiren etken neydi ?
Okumanın ve yazmanın insana kattığı değerin farkındayım. Benim yazma sebebim hayatı daha yaşanılır ve daha kolay kılmak, zira hangi sanat dalını yaparsak yapalım ruhumuza iyi geldiği kesin. Ben de edebiyatı seçtim. İyi ki de seçmişim, edebiyat sever tarafım felsefe ile buluşunca , buz dağının öteki yüzünü de görmeye başladım. Faruk Nafiz Çamlıbel ‘in şiiri ‘’ Han Duvarları benim için başlangıç noktasıdır.Yazmak insanın sığınağıdır ben yazmaya sığınıyorum. Burası, korunaklı ve güvenilir bir yer olduğu kadar , söyleyecek ve yazacak sözünüzün olması çok değerli.
3-Türk Edebiyatına kazandırdığınız eserler ve eserlerin arka planında yatan düşünsel süreç hakkında biraz bilgi verebilir misiniz ?
Bir şiir kitabım var, adı ‘’ Zeytin Kelimeler ‘’ diğeri ‘’ Çörek Otu ‘’ denemeler. Zeytin en bereketli ağaç, Tin suresi var ve barışı simgeler. Çörek otu da bir ölüme çaresi yok. Kitaplarımın isimleri bile İnsana verilen değer adına konulmuş isimlerdir.
Şiirin kendine özgü bir dili vardır, kısa ve öz olarak, hatta bazen de kuş dili yazarak kendimi daha kolay ifade etmektir. Benim şiirlerim insanla başlar, insanla biter, düzyazı ile de noktayı koyar. Ben den sonra torunlarıma bir armağan bırakmak istedim, yoluma rehber olsunlar istedim. Söyleyecek sözün çokluğu bazen bir şiirle bazen de bir düz yazı ile bana yaşanabilir bir dünya bırakıyor.
4-Eserlerinizi kaleme almadan önce nasıl bir hazırlık süreci izliyorsunuz ?
Ben okuduğum, gördüğüm, duygulandığım, içimin acıdığı her şeyden şiir ve nesir yazarım. Ufak ufak notlar alırım, başlığını koyar bırakırım. Ne zaman ki yazma isteğim gelir, zira konu başlığı bellidir. Elime kalemi alır başlarım yazmaya. Bazen konu başlığından uzaklaşır yazdıklarım, bir de araya kurgu girince ,en uzak diyarlara bir koşu gider geri dönerim. Çocuklar, uçurtmalar, dağlar, yollar, yolculuklar yazdıklarımda yerini alır. Ben değil de kalem yolculuk yapar, olmayan denizlerde, olmayan gemiler yüzdürürüm. Yazdıklarıma geri dönüp bakınca bir süre sonra, kendiliğinden kitaplaşmak için her bir köşeden saçlarımı çekerler. Bu dosyamın hazır olduğu anlamına gelir. Yazdıklarımın üzerinde çok düzeltme yapmam, her birinin o anda yazdığın duygu durum sonuçlarıdır. Baskıya giderek, kağıttan elbiselerini giyerler.
5-Günümüzde okuma-yazma oranı yüksek olmasına rağmen gazete , kitap ve dergi okumayan geniş bir kesim var. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz ?
Eskisi gibi ne kitap okunuyor, ne dergi. Bunun sebebi dijitalleşmedir. Zira insanlar yoğun ve yorgun. Cep telefonları hepsinin önüne geçmiş durumda. Kitapları, müzikleri, hatta resimleri bile dijitalden yapıyorlar. Oysa kitap , özellikle dergilerin yerini hiçbir şey tutamaz. Uğraşmadan tek tıkla neyi okumak istiyorlarsa onu okuyorlar, hatta bazen netten kitabı seslendirilmiş olanları dinleyebiliyorlar. Kitap sayfalarının arasında ayraç, gül kuruları yok artık. Zaman yok diyerek internet sayesinde her şeye ulaşabiliyorlar.
6-Ne zamana kadar yazmaya devam etmeyi düşünüyorsunuz ?
Ölünceye kadar okumaya ve yazmaya devam etmeyi düşünüyorum. Tabi ki buna sağlık koşullarım el verirse eğer.
7- Okurlara, gençlere ve yazmayı düşünenlere ne söylemek istersiniz ?
Yazmak ibadettir, insan yazdıkça kendini bulur, buldukça eksiklerini görür. Bu da yaşadığımız hızlı çağda hayattan, kendine bir şey katmaktır. Okurlar da , yazmayı düşünenler de hemen yazmaya başlasınlar. İlle de bir yerlerde, yayınlanması veya okunması şart değil. Yazmanın kendi kutsallığı ve mahremiyeti vardır. Yazdıklarnızı ne zaman isterseniz o zaman paylaşınız, hatta hiç paylaşmasanız da olur. Yazdığınız her hangi bir şiirin, ya da yazının arasından biraz zaman geçtiğinde, aynı acı size kötü hissettirmez, hissettirmez keza, yazdınız ve bitti, hatta yazdınız farkındalıklarınızı.geçti. Şimdi Kalemden çok kağıt sorumludur. Yayın sürecine geçmedikçe yazının sahibi sizsiniz, sizden sonra okuyucundur. Bırakın Kağıttan Gemiler, Yazdıklarınızı Yüzdürsün.İstasyon Haber Gazetesine çok teşekkür ederim….